1 Mart 2014 Cumartesi

12.Bölüm / Star Crash part 2.

Min Hye hala telefonda Hye Na'yla konusuyordu.
"Tamam tamam anladim endiselisin de sakin ol, iyi dedim ya iste."
"Böyle bir günde yurtdışında olduğuma inanamıyorum! Üzerine bir de tüm uçuşlar dolu, çarşambadan önce orada olmam imkansiz."
"Diyorum ya sorun degil, sakin ol, Rae Na gayet iyi. Simdi izin verirsen telefonu kapayip hazirlanicam cunku hastaneye gitmem lazim."
"Tamam, Rae Na'nin yanindayken de arayin ama beni tamam mi?"
"Peki peki hadi gorusuruz, tatilinin keyfini cikarmaya baksana hem sen, eminim orada milyonlarca ciplak kassiz cocuk vardir!"
"Ya Min Hye!"
"Aman iyi sustum."
Min Hye telefonu kaparken aslinda Hye Na'nin sesindeki garipligi sezmisti ama belli etmedi cunku gercekten konusacak zamani yoktu. Min Sup topallayarak odasina girdiginde giyinmis, saclarini duzene sokmus, cantasini toparliyordu.
"Min Hye!"
"Uf tamam geldim ya hazirim iste gormuyor musun?"
"Ya o degil! Rae Na.."
Min Hye ancak o zaman ikizinin yuzune bakip korku dolu bakislarini gorebilmisti.
"Rae Na?"
Olamaz.. Yoksa.. Kalbiyle ilgili-
"Rae Na kayip!"
Dusundugu sey yerine bununla karsilastigi icin bir kac saniyeligine rahatlamis olsa da hemen toparlandi.
"Kayip mi??"
"Kayip iste yok ortalarda! Jun Woo hastaneye gitmis, Rae Na'yi odasinda bulamayinca babasini falan aramis ama babasi Raena'yla en son sabah konustugunu, ve hala hastanede olmasi gerektigini soylemis. Kang Jun da hastaneye ugramak icin cikmis. Su an yoldaymis. Jun Woo az once bizimle mi diye sormak icin aradi."
Min Hye duyduklari karsisinda saskinlikla gozleri irilesirken yutkundu. "S-sara? Sara'yi arasaydiniz? Belki onun yanindadir-"
"Telefon numarasi yok ki! Jun Woo Onew veya Minho oppayi arayacakti numarayi almak icin, biz de onunla hastanede bulusucaz hadi kalk cabuk."
Min Sup her ne kadar sakin kalmaya calissa da sesinin titremesini engelleyememisti.
***
Sara ve Raena minibusun icine cekildiginde Onew bir sure kalakaldi. Dogru mu goruyordu? Sara ve Raena miydi onlar? Belki de sadece yanlis gormustu? Hem zaten son zamanlarda etrafindaki tum kizlari Sara sanmiyor muydu? Simdi de o anlardan biri olamaz miydi? Yani, kim neden onlari bir anda arabaya ceksindi ki? Ayrica onlarin otoparkta ne isi vardi?
Yine de aceleyle az once indigi taksiye bindi ve ondeki minibusun pesine takilmasini soylerken ellerini titremesine engel olamayarak Sara'nin numarasini tusladi.
'Sara hadi aç, lütfen!'
Cevap gelmiyordu.
Taksi soforu bikkin bir tavirla arabayi yavaslatip minibusu hicbir yerde goremedigini soyleyince Onew bir anda çöktü.
Yine titreyen ellerle bir kez daha çevirdi Sara'nin numarasini.
(minibusun icinde)
Sara telefonunu titresime aldigi icin bir kez daha sukrederek deli gibi titreyen telefonu acmaya calisti. Raena ürkmüş bir sekilde kollarini tutmus olan adamdan kurtulmaya calisiyordu, Sara'ysa bir baskasi tarafindan köşeye sikistirilmisti, nihayet hanzo herif kafasini cevirince arka cebindeki telefona ulasip acti ama yerinden kipirdatmadi.
Onew telefon acilinca gum gum atan kalbini tutup endiseyle seslendi.
"Sara??? Alo? Sara??? Sara!!"
".........."
"Saraaaaa!! Beni duymuyor musun??"
Telefon bir sure daha sessiz kaldi.
Bu arada Sara arabanin yavasladigini hissetmisti. Duruyorlar miydi?
"N-nereye! Bizi nereye götürüyorsunuz??"
Cevap alamadi ama telefonun diger ucundaki Onew de heyecanla cevap almayi bekliyordu.
Sara'nin gozleri Raena'ya ilisti. Rengi gitgide solmustu, ve yuzunde kusacak gibi bir ifade vardi. Bos serum sisesini simsiki tutuyordu ama kolundaki igne coktan cikip gitmisti. Sara kocaman actigi gozleri ve bir turlu titremesine engel olamadigi sesiyle bir kez daha bagirdi.
"Bakin gormuyor musunuz arkadasim hasta! Kimsiniz bari onu soyleyin neler oluyor!?"
Onew saskinlikla solugunu tuttu, duydugu seylere inanamiyordu! Demek gordukleri gercekten Sara ve Raena'ydi.
"Saraaa!! Beni duymuyor musunn??"
Kısa bir sessizlikten sonra Sara'nın sesi tekrar duyuldu.
"Bu-burası neresi? Nereye getirdini bizi-t-tiyatro mu yaziyor orada?? Okuyamıyorum ki..Seoul Ball-- AHHH BIRAAK BENİİİ!!!"
Onew tekrar telefona bagirdi.
"Sara??? Ne dedin Seoul Ball mu???"
"DIT-DIT-DIT.."
Telefonun kapanmasiyla Onew yutkundu. Neler oluyordu? Terleyen alnini elinin tersiyle silerken diger eliyle de sımsıkı kavradığı telefonunu tutuyordu. Ne yapacakti? Bildigi sadece iki tane tiyatro salonu vardi, hicbirinin adi da Seoul Ball diye baslamiyordu. Taksi soforune duydugu kadariyla ismi soyleyip oraya goturmesini istedigimde adamin Seoul Ballet diye bir tiyatro salonunun gercekten oldugunu soylemesi bile onu rahatlatmamisti. Gergince arkasina yaslandi.
***
Taemin Jonghyun'a suyunu uzatip kendini yandaki diger koltuga atti.
"Sara neden gelmedi bugun provaya?"
"Geldi ki. Sabah buradaydi, biraz calistik sonra kostura kostura çıktı. Ne oldugunu anlayamadim."
"Yine mi hasta ki acaba.."
Key de iceri girmisti. Aceyle cantasini bir kenara birakti. "Onew hyungu gördünüz mü?"
"Ugramadi bugun, niye ki?"
"Sabahtan beri kac defa aradim ulasamadim. Provamiz vardi ya toplu. Sara ve Minho nerede?"
"Sara'yi bilmiyorum da Minho buralarda bir yerlerded-"
Jonghyun'un konusmasi telefonunun calmasiyla bölünmüştü. Ekrana bakip Jung Min Sup ~~ ismini gordu. Genis bir gulumseme esliginde telefonu acip kulagina gotururken koltuguna daha da gömülmüstü.
"Alo?"
"S-sara-"
Jonghyun telefonun diger ucundan gelen zayif sesle irkildi.
"Min Sup? İyi misin?"
"Sara.. Sara unninin... Numarasi-"
Telefonun diger ucundaki nefes nefese kalmisti.
"Min Sup???? İyi misin?!"
"Ben.. Oppa.. Raena ve Sara unni kayip."
Jonghyun bir anda doğrulup ciddi bir tonda sordu. "Min Sup, sakin sakin bana ne oldugunu anlatir misin?"
Min Sup derin bir nefes aldi ve yarim saat once ikizine anlattiklarini aktarmaya basladi. "... Sonucta yoklar iste ortada. Tae Jun Minho oppaya da ulasamamis. Neler oluyor bilmiyorum. Sara unniyi arayabilir misiniz?"
"Siz su an neredesiniz?"
"Hastaneye gidi-"
"Bosverin hastaneyi, sirkete gelin hemen, biz 5.kattaki prova odasindayiz. İceri almazlarsa da yine beni ara."
Min Sup onaylayarak telefonu kapayinca Jonghyun sorgulayan gozlerle ona bakan Taemin ve Key'e döndü. "Sara'yi arasaniza bir daha."
"Neden? Nolmus?"
"Arayin hadi."
Taemin numarayi tuslarken Key siritarak Jonhgyun'a bakmaya baslamisti. "Lan, su liselinin dedigini de yapmaya basladin, noluyoruz?"
"Ya ne liselisi- ha Min Sup mu? Ya o sey, o.. O.. Onu bosver de, Rae Na ve Sara'ya ulasamiyorlarmis, keyfimden ugrastirmiyorum sizi."
Key de dogruldu. "Ulasamiyorlar miymis? Nasil yani?"
Taemin de telefonu kaparken onlara katildi. "Sara'nin telefonu kapali."
Bu arada Minho prova odasina girmisti.
"Minho, Sara'nin nerede oldugunu biliyor musun??"
Minho Jonghyun'un bu sorusu karsisinda gozlerini kisti. "Yoo, nerden bilicem?"
"Raena da Sara da ortalarda yok herkes onlari ariyor."
Minho bunu umursamadi. Sara basit bir sekilde uzaklasmisti. Hem de ufacik bir opucuk yuzunden. Kosturarak cikmadan once en azindan bir aciklama beklebilirdi. Minho'nun amaci onu korkutup kacirmak degildi, yalnizca o anda.. O anda kendini tutamamisti.
Umursamaz bir sekilde omuz silkti. " Uzaklasmak istemistir ne var bunda? Cikiyorum ben, yapacak islerim var."
Minho cikarken diger üçü şaşkın gözlerle onlara bakiyorlardi. Bu bakislarini Jonghyun'un telefonunun calmasi böldü.
"Alo? Min Sup? ... A, geldiniz mi.. Tamam 5.kat demistim.. Evet.. Bekliyorum."
***
Onew arabadan indiginde gordugu ilk sey tiyatro salonunun onundeki siyah minibus oldu. Binanin on kapisini acmayi denedi ama kilitli oldugu icin etrafini dolanmaya basladi. Yan tarafta kulisin cikis kapisi vardi, oranin kapisini zorladiginda kilitli olmadigini fark etti. Cabucak kapiyi acti ve iceri suzuldu. Ortalikta kimse yok gibi gorunuyordu. Yavas yavas ilerlerken bir anda suratina gelen darbeyle yere yikildi. Onu bayiltacak olansa ensesine gelecek olan bir sonraki darbeydi.
***
Sara ve Raena kilitli oldukları deponun gürültülü bir şekilde açılınca irkildiler. İzbandut gibi adamlar içeriye birisini ittirdi. Kapının ardından gelen ışıktan önce anlaşılmadı. Kapı hızlıca kapanıp üstü kilitlendi. Rengi hala sapsari olan Raena içeriye gireni görünce atıldı.
"Kang jun ?"
Sara gozlerini kisip bakti. "Hayır! Onew oppa bu!"
Oturduğu yerden kalkıp koşarak yanına gitti. Yerde yatan Onew'in yüzünü çevirdi ve yüzündeki kızarıklığa yavaşça dokundu. acıyı hisseden Onew'in zorlukla acik tuttugu gozleri kocaman olmustu.
"Ahhhh! Yavaş ol"
"Onew oppa gerçekten sen misin?"
Onew aciyla elini kizarikliga goturup hi hi derken yuzunu burusturdu. "Siz neden buradasiniz?"
"Sen burayı nasıl buldun?"
Onew yerinden dogrulup oturdu. "Ya uzun hikaye. Sizin burada ne işiniz var? Arkadaşın iyi mi?" Bunu soylerken gozlerini Raena'ya kilitlemisti.
"Oppa! Gerçekten burdasın!" Sara aniden Onew'ya sarılınca Onew kizin titredigini hissetti. Kim bilir ne kadar korkmustu.. Ne olursa olsun ordan kurtulacaktılar.
"Merak etme Sara.. Buradayım."
***
Jonghyun telefonunu kapadiktan bir kac dakika sonra Min Hye, Mae Jin, Kang Jun, Tae Jun, Jun Woo ve en arkalarinda topallayarak yuruyen Min Sup iceri girdiler. Jun Woo'nun moralinin bozuk oldugu elli metre oteden bile belli olabilirdi.
"Sara unniye ulasabildiniz mi?" dedi Min Hye.
Min Sup "Onew oppaya peki??" diyerek devam etti.
"Yok, ikisi de cevap vermiyo."
"Polise gitmeli miyiz?" diye sordu Tae Jun yorgun bir sesle.
Key araya girdi. "Onew'in bir idol oldugunu biliyorsunuz, uzerine bir de Sara SHINee'in danscisi, ikisinin birlikte kayboldugu ogrenilirse neler olur sizce?"
Jun Woo oldugu yere çöküp avucunun iciyle gozlerini ovusturdu. "Ahjussiye haber verip vermemem gerektigini bilmiyorum.."
Kang Jun digerlerinin anlamadigini fark edince acikladi. "Babam, Jun Woo'nun anne babasi ve Raena'nin babasiyla beraber sehir disinda bir cenazeye gittiler. 1-2 hafta da donmeyecekler."
"Daha haber vermediniz mi?"
Kang Jun oflayarak cevapladi. "Amcam bana guvenmisti, daha ilk gunden Raena'ya goz kulak olamadim.."
"Raena da cocuk degil ki, hem gercekten tehlikede olup olmadiklarini bilmiyoruz, bence haber verip ortaligi karistirmadan once biraz bekle." dedi Taemin. "Veya belki hicbir seyleri yoktur, sadece beraber Seoul'u falan geziyorlardir."
"Ama Raena hasta..." dedi Jun Woo sesinin titremesini engelleyemeyerek.
Bu defa Key araya girdi. "Belki daha iyidir, ve biraz hava almak istemistir. Bekleyelim."
***
"Raena Park. En sonunda tanisma serefine nail olduk sanirim."
Deponun kapisi acilip iceriye bunlari soyleyen kisi girince Raena saskinlikla yutkundu. Onew ve Sara da hemen yaninda oturuyorlardi. Adam iceri dogru ilerlerken konusmaya devam etti.
"Veya, artik Kore'ye tasindigina gore sana Park Raena mi desem? Baban nasil?" bunu soyledikten hemen sonra duraklayip yanlarina coktu ve elini Raena'nin yanagina goturdu. Raena geri cekilemedi cunku zaten duvarin dibinde oturuyorlardi. "Ah, dogru, babanin nasil oldugunu bilemezsin degil mi? Daha babani tanimiyorsun bile.."
Raena gurultuyle yutkundu. Adam deli falandi heralde, ne demeye calisiyordu? Sesinin duzgun cikmasi icin cabalayarak karsilik verdi "Benim babam-"
"Ah, pardon, pardon, yine benim hatam. Su Tae Kang serserisi... Soyadin da bu yuzden Park degil mi? O herif baban oldugu icin.."
Adamin eli Raena'nin yanagini yumusak bir sekilde oksadiktan sonra basini iki eli arasina alip bakislarini kendine sabitlemesini sagladi. "Ne kadar da guzelsin, annenin bir kopyasisin adeta. Ah, Tae Hee'nin lise yillarini hatirliyorum da.. Evet, ayni senin gibiydi."
Raena yine yutkundu. Cidden, neden bahsediyor bu adam? Oncelikle, Raena'nin annesinin adi Tae Hee degil Hayley'di ve tam bir melezdi, ayrica annesiyle birbirlerine hic benzemezlerdi. Huzursuzca kipirdandi ama adam ellerini basindan cekmedi.
"Dogru, dogru, Tae Hee ismi de tanidik gelmedi simdi sana.. Garip. Tae Kang'in Amerika'da evlendigini duymustum, o kadini da annen falan saniyor olmalisin.."
Raena kipkirmizi kesilirken dudaklarindan tek bir kelime döküldü. "Ne?"
"Canim ya.." Adamin sesinde garip bir sefkat var gibiydi. "Tae Kang'in baban, o kadinin da annen oldugunu sanman... Bu gune kadar kandirilarak yasamis olman ne fena."
"Yalan. Sölüyorsun." Raena bu iki kelimeyi catik kaslarla ve heceleyerek soylemisti.
"Sana neden durup dururken yalan soyleyim?"
"Beni neden durup dururken kacirasin?"
"Sirf sana gercekleri anlatmak icin alikoymuyorum burada. Su ana kadar benden nasil bir izlenim edindin bilmiyorum ama aslinda iyi bir adam degilim, ve kotu emellerime ulasmak icin senin gibi kucuk bir kizi kullanacagim." Adamin sesinde bu defa asiri bir alay vardi. "Ne o, hala korkutamadik mi seni?"
Raena hala inanmiyordu. Bu adam artik zirvalamayi kesmeliydi.
Adamin hemen arkasindan giren iki izbandut Sara ve Onew'un kollarina girerek ayaga kaldirdilar. Onewin bir eli Sara'ninkini tutmayi denedi ama basaramadi. "N-nolu-"
"Efendim, bu ikisini ne yapacagiz?"
Adam bu defa Raena'yi birakip diger ikisine yoneldi. Sara'nin elini tutup dudaklarina goturdugunde Sara elinde olmadan yuzunu eksitti.
"Ne kadar kabayim, size kendimi tanitmadim bile. Ben Kim Jae Hee. Oppa, hyung, ahjussi, istediginiz gibi seslenebilirsiniz. Aslinda, Park Rae Na, arkadaslarin Kim Sa Rang ve Lee Jin Ki'den ilk anda kurtulabilirdim ama son zamanlarda kpopla ilgilenmeye basladim -diger arkadaslarin Kang Jun Woo ve Kang Tae Jun sagolsun- ve SHINee'nin oldukca ilgimi cektigini soylemeliyim. Ayrica şu Jinki'nin cesaretine hayran kaldigimi da belirtmeliyim, bu kadar erken yakalanmasaydi daha eglenceli olabilirdi. Sanirim onlari bir sure daha yanimda tutacagim." Raena adamin eksiksiz soyledigi isimler karsisinda saskinligini gizleyemedi. Ne zamandir bu adam tarafindan izleniyordu? Ve en onemlisi neden bunu yapiyordu? Adam Sara'nin elini birakip adamlarina geri cekilmelerini isaret etti. Adamlarin elinden kurtulan Onew gidip Sara'yi omzundan tutup kendine cekti, Sara da en az Raena kadar titriyordu, -hala.
Adam kapiya dogru ilerleyip cikmadan once dondu ve onlara bakti. "Eger siz benim sozumu dinlerseniz, ben de sizinkini dinlerim. Buradan kafaniza estigi gibi kacamayacaginiz konusunda bir anlasalim. Aciktiniz mi? Ben aciktim. Size de bir seyler gonderirim." Hemen sonra Raena'ya hayatında gördüğü en çirkin göz kırpmayı ve gülümsemeyi gönderip odadan ayrıldı.
***
Sonraki bir saat icinde beklemekten baska bir sey yapmadilar da. Bu arada Min Sup bilegi icin iki tane agri kesici yutmus, Min Hye uc kez tuvalete gidip gelmisti, Jun Woo'ysa hala daha once sayisiz kez yaptigi gibi odanin icinde bir asagi bi yukari yuruyordu. Key endiseyle basini salladi. "Tamam, beklememiz cok mantikli degilmis, o Minho serserisi nereye kayboldu hem??"
Onu Jonghyun cevapladi "Sabah Sara'yla kapistilar heralde, Sara alelacele cikarken Minho da burdaydi."
Kang Jun daha fazla yerinde duramayarak ayaklandi "Yok daha fazla bekleyemeyecegim. Hastaneye gidiyorum ben."
Min Hye ve Tae Jun da hemen arkasindan ayaklandilar "Ben de geliyorum!"
Digerlerinin onlara uymaktan baska caresi yoktu, ancak kizlari hastanede de bulamadilar.
Yarim saat sonra hastanenin guvenlik kameralarinin yonetildigi odadalardi. Taemin telasla ust kosedeki ekrani gostererek bagirdi. "Sunlar dimi sunlar!"
Jun Woo da one atilip yuzunu ekrana yaklastirdi. "Evet Raena bu, baksaniza Sara noonanin elinde serum torbasi bile var!"
Jonghyun gozlerini ayni ekrandaki baska bir noktaya kitledi. "Onew hyung mu o? O napıyo ya orada ne alaka o?"
Digerleri ekranda yaklasan siyah minibusu gorunce Onewi falan fark etmemislerdi. Minibusun kapisi acildi, ve Raena'yla Sara'yi iceeri cekti. Tae Jun'un gozleri saskinlikla acilirken soylendi "D-dogru mu gordum?"
Min Sup onaylar bicimde basini salladi. "Ama kim bunlar?"
Jonghyun hala ekranin kosesindeki Onew'i takip ediyordu. "Suraya bir baksaniza!" Parmagiyla isaret etti. "Bakin Onew hyung da burada, gorunce telefonunu indiriyor, minibus giderken o da taksiye biniyor. Napıyo ya o??"
Key telefonunu cikardi "Bekleyin bir dakika, Onew'u bir daha arayacagim." O odadan cikarken Mae Jin ayakta durmasina yardimci oldugu Min Sup'u biraz daha kendine cekti.
"Bir agri kesici daha ister misin?"
Min Sup hayir anlaminda basini sallarken aklindan binbir turlu dusunce geciyordu. Raena ve Sara'yi kim neden kacirsin ki? Ayrica, madem Onew onlari gordu, neden once herkese haber vermedi?
Kang Jun'un da kafasinda ayni sorular dönüyordu ama onunkinde ek olarak amcasini arayip aramamasi gerektigi de vardi. Oncelikle, cenazesine gittikleri adamin babasi ve amcasi icin ne kadar degerli oldugunu biliyordu, bunu mahvetmek istemezdi, once durumdan emin olmaya karar verdi. Belki Onew duruma el atmisti ve coktan Key onlara ulasmisti. Avucunun iciyle gozlerini ovarken kendini en yakin koltuga atti.
Key iceri girip Onew'e ulasamadigini soyleyince Jun Woo'nun kayislari koptu. "Tamam yuruyun polise gidiyoruz! Minibusun plakasi bile gorunuyor hemen bulurlar nerede olduklarini."
Jongyun herkese onlari takip etmesini soyleyip Jun Woo'yu kolundan tutarak disari cikardi.
"Bak Onew ve Sara'nin durumunun umrunda olmamasini anliyorum ama ya Raena? Kiz hem senin arkadasin, hem de Onew'le birlikte ortadan kayboldu, medyanin ve netizenlerin bu duruma nasil bakacagini bir hayal etsene!"
"Peki ya babasi? Ahjussiye ne diyecegim??"
Key araya girdi. "Sadece plakayi aratabiliriz, ama o kadar, sadece plaka. Ben onu halledicem ama simdilik kimse ortadan kaybolmasin."
Jun Woo onaylar bicimde basini salladi. "Ayriliyor muyuz simdi?"
"Sacmalama ne ayrilmasi! Bizim yurda gidelim."
"Niye sizin yurda gidiyoruz ki sirkete gitsek olmaz mi?"
"Fanlar..."
Jun Woo gozlerini devirerek somurttu "Tabi, her seyi yapmamiza engeller zaten.."
"Hadi toparlanin."
***
"Simdi ne yapacagiz?"
Sara'nin bu sorusu karsisinda hicbirinin verecek bir cevabi yoktu. Ama Onew bos bos gelmemisti tabiki.
"Aslinda.. Jonghyun veya Minho'nun zekasina guvenseydim...."
"Hi? Ne?"
"Yakalanmadan once telefonun gps ini acmistim. SHINee uyelerinin hepsinin telefonu birbiriyle eslestirilmis, yani onlardan herhangi biri acarsa benim nerede oldugumu gorebilirler. Tabi benim de ortadan kayboldugumu fark ederlerse.."
Raena'ysa bu konusmaya hic katilmamis, bir kosede tirnaklarini kemirmekle mesguldu. En sonunda sessizligini bozdu.
"Sizce dogru mu soyluyor?"
"Kim?"
"Gelen adam iste."
Onew ve Sara adamin soylediklerine hic aldirmamislardi bile ama Raena'nin ayni sekilde dusunmedigi acikti. Onew sesinin duyulmasindan korkarmis gibi fisildayarak konustu. "Bence adam delinin teki, ne diye sizi kacirdigini anlamadim ama dedigim gibi, o bir de-li." dedi son kelimeyi heceleyerek. Ama Raena ikna olmusa benzeniyordu.
"Babam hakkinda Tae Kang serserisi dedi.. Ve onlari annenle baban zannederek buyumus olman ne aci gibi seyler.. Niye boyle bir konuda yalan soylesin ki?"
"Tabiki yalan soylemek icin bir sebebi yok, ama ayni zamanda sizi kacirmasi icin de bir sebebi yoktu."
Sara bir sey hatirlamis gibi bir anda Onew'e döndü. "Bir saniye, oppa, sen neden buradasin?"
"Hi? Ben mi? Ben sey.. Sey iste.. Sizi oyle minibuse tikinca ben de.. Takip ettim iste."
"Takip ederken niye kimseyi aramadin ki.." diye cikisti Raena.
"Ne bileyim iste bir adrenalin falan sey olmustu.."
"Harika.."
Raena biraz daha kendinde gibiydi. Ayaklanip icinde olduklari depoyu incelemeye basladi. Bir suru ne oldugunu anlamadigi sahne ekipmani vardi, aralarindan soyunma kabini olarak kullanilan uclarina perde gecirilmis demir cubuklari secebiliyordu. Hemen arkalarda deponun tek penceresi duruyordu ve gorebildigi kadariyla onunde korkuluk falan yoktu. Onew de onun nereye baktigini fark etmisti, ayaklanip yanina geldi.
"Kacmayi dusunuyorsun degil mi?"
Raena basini sallayarak onayladi. Bu arada az once gordugu demir cubuklardan agirligini kaldirailecegi bir tane ariyordu. Sara araya girdi. "Raena, sacma sapan bir sey yapip basimizi belaya sokmayalim?"
"Bence basimiz yeterince belada zaten, su cubuklardan birini al sen de. Raena, yukari tirmanabilir misin?" Onew sectigi cubuklardan birini Sara'ya uzatti.
"Tirmanabilirim bence.."
Raena yavas ve dikkatli adimlarla esya yigininin tepesine kadar cikti, simdi pencereyle arasinda 1 metre kadar mesafe vardi. Sara ve Onew de sirasiyla pesinde tirmandilar ve yanina vardiklarina Onew egildi. "Tamam, sirtima basip pencereden gecin tamam mi?"
Sara gozleri kocaman olurken ona bakti. "Oppa, sen nasil cikacaksin?"
"Beni ikiniz birlikte yukaridan cekersiniz. Hadi acele edin."
Raena ayagini Onew'un sirtina dayayarak yukseldi, once elindeki sopayi camdan disari birakti, sonra kendini yukari cekip disari cikti. Binanin arkalarinda bir yerlerinde olmaliydi. Sara da ayni sekilde yukari geldikten sonra, beraber Onew'u disari cektiler ve ellerinde demir sopalari, temkinli adimlarla ilerlemeye basladilar.
Sherlock-Inst. https://www.youtube.com/watch?v=gyRAVMAzof0
Yavaşça ilerleyip bir duvarın arkasına saklandılar. Onew yavaşça duvarın ötesindekileri adamları keserken arkasında duran sara ve rae na'ya dönüp  tam sessiz olun diyecekken sara'nın çığlığı duyuldu. 
"Rae Na kafanda örümcek ağı var!!"
ve aynı şekilde rae na da çığlığı basti. Onew adamların ona doğru geldiğini görünce bi anda ayaklandı. Kızlar da onew'nun arkasına yerleşti. Rae na elindeki demir sopayı iyice kavradı. Adamlar köşeyi döndüğünde Onew yumruğunu sıkmış karşılacağı şeyi bekliyordu. Adamlardan biri el hareketiyle diğerlerine haber verirken öbürü Onew'un üzerine doğru yürümeye başlamıştı. Sara az önce elinden düşürdüğü demir sopayı alıp sürünerek adamın arkasına geçti ve adam Onew'e doğru bir adım daha attığı anda elindekiyle adamın kafasına geçirdi. Adam afallayarak geriye döndüğüne Onew duvarın sıkıştığı köşesinden çıkacakken onun bir şey yapmasına gerek kalmadan Raena koşarak sımsıkı tuttuğu sopasıyla adamın başının arkasındaki aynı yere vurdu. Adam bu defa bilincini kaybederken Raena Sara'nın yanına gidemedi çünkü bir başkası kollarını arkadan kavrayıp başını eğmesi için zorlamaya başlmaıştı. Ona uyup başını eğerken diğerlerine bakamamıştı bile, ki Sara'yı da bir başkası tutmuş, dirseğini boğazına dayayarak duvarla arasına sıkıştırmıştı. Onew bunu görünce koşarak o tarafa gitti ve bir yumruk salladı ancak bu boşa gitmişti, bir anda ortaya çıkan izbandutun teki diğer kolundan tutup çekmişti. 
Hepsinin bir başkası tarafından sıkıştırıldığı anda, Kim Jae Hee belirmiş, sakince onlara doğru yürüyordu. Gözlerini yerde baygın yatan adamının üzerinde gezdirdikten sonra kaşlarını çattı ve Raena'ya döndü. 
"Vay vay, prensesimiz amma da cesurmus.. Ayrica, Jinki, cesaretine bir kez daha hayran kaldigimi itiraf etmeliyim. Sa Rang, en cok sana guveniyordum biliyor musun? Guvenimi bosa cikardin.. Simdi bu durumu cezasiz birakamam degil mi? Ne yapsak?"
Adam yaklasip elini Raena'nin yuzunde gezdirmeye basladi. Parmaklari kulagina geldiginde sıkarken duraksadi. "Kulagini ceksem yeter mi ki acaba?" Hemen sonra vazgecmis gibi geri cekildi. "Ah.. Sıkıldım.. Liselilerle ugrasmak dusundugumden de zormus.." Adamlarina döndü. "Baglayin bunlari, agizlarini da bantlamayi unutmayin. Ayni depoya koysaniz da fark etmez, biraz dikkat edin yeter."
Adam korkutucu sakinligiyle yuruyerek giderken, Raena'nin bilekleri sıkılmaya baslamisti bile.
***
Min Hye icinde bulunduklari durum ne kadar garip olursa olsun fangorllugunu daha fazla gizleyemeyerek agzi acik bir sekilde SHINee'nin yurdunu incelemeye basladi.
"Vay canina vay canina vay canina! Buranin girdigim ikinci idol evi olduguna inanamiyorum, hem de once Kang Jun Woo simdi SHINee! İ-NA-NA-Mİ-YO-RUM İSTE!"
O onune gelen her bir seyi merakla incelerken Tae Jun bir anda dibinde bitiverdi. "İki degil uc, cocuklugun da benim evimde gecti ya."
Min Hye yuzunu eksiterek ona bakti. "Tae Jun, defol git basimdan."
"Ama.. O kadar music bank bileti buldum sana.. Hani affedecektin.." O dudagini bukerken Min Hye gozunu bile kirpmamisti.
"Banane, kendini bu kadar kolay affettiremezsin."
O uzaklasirken Tae Jun arkasindan bakakaldi. Daha ne yapmasi gerekiyordu ki? Bu arada tum olanlari koseden izleyen Kang Jun olmayan biyiklarinin altindan guluyordu. Hani cikiyordunuz siz Tae Jun efendi.. Hah! Kulahima anlat! Elinde olmadan yuzunu kocaman bir gulumseme kapladi.
Bu arada Min Sup buldugu en yakin koltuga coktu ve egilip bilegini ovmaya basladi. Sargisini olmasi gerekenden cok once cikarmisti galiba, 1 hafta sonra bile hala bu kadar agriyor olmasinin baska bir aciklamasi yoktu. Jonghyun elinde plastik buz kalibiyla yanina otururken o da bilegini ovmaktan vazgecmis geriye dogru yaslaniyordu.
"Bilegin icin.."  Jonghyun'un uzattigi kalibi alacakken Jonghyun daha erken davrandi ve egilip bileginde gezdirmeye basladi. "Agri kesici de ister misin?"
Min Sup utanarak dudaklarini kemirmeye baslamisti. "Y-yoo.."
"Emin misin? Bayagi da sismis, bekle hemen getiriyorum."
Kalibi kenara koyup ayaga firlarken Mae Jin de odanin bir baska kosesinde yanaklarinin icini kemiriyordu. N'apiyor bu bok kafali ya biraksana kizi kendi haline.. Somurtmaya devam ederken Taemin yanina yaklasti.
"Mae Jin'di degil mi?"
"Ha? Hi hi.."
"Senin hoslandigin da su kiz mi? Cok garip bir arkadas grubusunuz."
"Ne alakasi var! Ben.. Hoslanmak falan.. Yok yani.."
Taemin siritti. "Kizardin.. Neyse, yani bana kalmamis da, eger Jonghyun hyung yuzunden canin sikiliyorsa elini cabuk tut."
"Ne? Ne cabugu? Neden?"
"Bak ya bir de evham yapti.." Dostca elini Mae Jin'in omzuna yerlestirdi. "Yok canim, tavsiye sadece.. Bu arada.. Ya seni gozum bir yerden isiriyor ama bir turlu cikaramadim."
"Daha once tanistigimizi sanmiyorum, Jun Woo'nun sirketine cok nadir ugrarim."
"Ya yok birine benzetiyorum iste seni ama.. Neyse neyse. Tavsiyeme uyup elini cabuk tut da sen." Tam yanindan kalkacakken Key gelip Taemin'in boynunu tuttu. Bir yandan da guluyordu.
"Aigoo aigooo bizim kucuk maknae buyumus de ask tavsiyeleri mi veriyormus? Aman da aman!"
"Hyungg..Ne zamandan beri dinli-"
"İste tavsiye vermeye basladigindan beri." Key kahkaha atmaya baslamisti. "Sen ve ask tavsiyeleri ha puahshahshah Mae Jin, uyma sen buna, bosver bosver."
"Hyung!"
Key bir yandan gulup, Taemin kizarirken Mae Jin de kahkahasini zor bastiriyordu. Nereye dusmustu ya boyle? Key en sonunda sakinlesti. "Bo Kyung'un kardesisin demek. Allah Allah, hic de benzemiyorsunuz ama.."
"Ben babama cekmisim."
"Hatta farkli-" Durdu ve bir seyi yeni fark etmis gibi yuzu aydinlandi. "Oha! Bo Kyung! Onu aramadik! Mae Jin, cabuk telefonunu cikarip ablani ara!"
Key'in bagirmasiyla evdeki herkes onlarin basina toplandi. O ana kadar sessizligini korumus olan Jun Woo bile bir anda heyecanlanmisti. "Ne oldu, ne, plakadan mi bir sey cikti!"
"Yok, bekle bir saniye.."
Mae Jin telefonu acip Bo Kyung'un numarasini buldu ve arayip acmasini beklerken hoparloru acti.
"Efendim Mae Jin?"
"Noona! Sey-" Key Mae Jin'in konusmasini bolerek telefonu elinden cekti.
"Bo Kyung! Ben Key, SHINee'deki."
"Bir saniye, ne alaka ya? Mae Jin! Neredesin sen!"
"Bo Kyung dur bir saniye sana bir sey sormam lazim."
"Hi?"
"Bugu-" Jun Woo daha fazla dayanamayarak telefonu Key'den kaparcasina aldi.
"Noona bugun Rae Na'yla hic konustun mu?" Kang Jun sinirle Jun Woo'nun ensesine bir tane gecirdi ve bu defa telefonu o aldi.
"Raena'yi nerden tanisin be Jun Woo! Noona, ben Kang Jun, bugun hic Sara noonayla konustun mu?"
"Ya bir susup tek tek konusur musunuz ne dediginizi anlamiyorum! Hem hepiniz bir arada ne yapiyorsunuz neresi orasi?"
Min Sup da dayanamayarak nazik bir sesle araya girdi. "Unni, once bir cevap verir misin hic konustun mu?"
Bo Kyung bir sure duraksadi. "Sey, sabah prova icin evden cikarken gordum en son."
Jun Woo avucunun iciyle gozunu ovarken geriye yaslandi. "Yok iste buradan da bir sey cikmadi!"
Ama Bo Kyung konusmayi surdurdu. "Niye ki ulasamiyor musunuz? İsterseniz GPS i acayim."
Jonghyun ok gibi yerinden firlayip telefonun basina kostu. "GPS mi???"
"Evet, sizin uyelerin telefonlari eslestirilmis degil mi? Yurda yerlestikten sonra Sara'yla telefonlarimizi eslestirmistik, biliyorum kulaga cok gereksiz geliyor ama acil durum falan olursa diye-"
"Hemen ac ve adresi bize gonder! Ah, bunu nasil dusunemedim? Tabiki bizim uyelerin de eslestirilmis. Tamam tamam, Bo Kyung sen gonder, bakalim Onew hyung da o adreste mi."
Mae Jin telefonunu kaparken Jonghyun da GPS'i acmis Onew'in yerini saptamaya calisiyordu. Mae Jin bir anda ayaga firlayip telefonunu Jonghyun'a gosterdi. "Mesaj geldi!"
_Seoul Ballet Theatre ... _
"Tiyatro mu? Bu kadar zamandir tiyatrodalar miymis?" Jonghyun soylenirken Kang Jun ona karsilik verdi.
"Hyung, Seoul Ballet 3 aydir kapali."
"Ne?"
"Gecen ay bir oyun icin bilet ariyordum, oradan biliyorum."
Mae Jin anlamayarak Kang Jun'a bakti. "Ne diye oyun ariyordun ki ne oyunu?"
Min Hye homurdanarak karsilik verdi. "Neden olacak kiz kaldirmaya calisiyordur."
Kang Jun kizararak ona bakti. "Sacmalayin ve kesin sesinizi.."
"Eger Seoul Ballet kapaliysa orada ne yapiyorlar? Onew hyung da orada." Jonghyun bunu derken kendi telefonundan Onew'un konumunu gosteriyordu.
"Tamam, orada ne isleri var?"
Min Sup gozlerini kisarak onlara bakti. "Farkinda misiniz bilmiyorum ama kacirildilar, nereye goturuleceklerini secmek gibi bir ozgurlukleri oldugunu sanmiyorum."
Konusmalari Jun Woo'nun telefonunun calmasiyla bolundu. Jun Woo aceleyle telefonunu cebinden cikardi ama ekrana bakar bakmaz surati düştü. Kang Jun merak edip omuzunun uzerinden ekrana bakinca onun da gozleri korkuyla irilesti.
Key merakla onlara bakti. "Ne, kim ariyor?"
Min Hye tirnaklarini yemeye baslamisti. "Ahjussi mi yoksa? Babasi ariyor degil mi kes-sin babasi."
Mae Jin de dudaklarini kemirirken teoriler uretmeye baslamisti. "Hayir hayir yuzde yuz polis ariyor, bir seyler gizledigimizi fark ettiler."
Min Sup onlari susturdu. "Of sacmalamayin ya, kim ariyor Jun Woo?"
Onun yerine Kang Jun cevapladi. "J-jun.. Jun Se hyung.."
Mae Jin korkuyla geriye dogru cekildi. "Olamaz.."
Taemin de araya girdi. "Jun Se hyung dediginiz.. Kang Jun Se mi? Neden olamaz?"
Jun Woo guclukle yutkundu "Eger babam falan ariyor olsaydi bir sey olmazdi ama... Jun Se kesinlikle bir seyler cakar..."
Bu arada Jonghyun egilip Min Sup'un kulagina fisildadi "Kang Jun Se ve Jun Woo'nun agabeyi degil mi? Neden hyung demek yerine ismiyle sesleniyor?"
Min Sup gozlerini onunkilere kenetledi. "Oppa, bu konuyu sakin acma, ciddiyim, sakin. Karisik bir sey bu."
Jonghyun basiyla onaylarak onune döndü. Bu arada telefon susmustu ama Jun Woo rahat bir nefes alamadan yine calmaya basladi. "Yine Jun Se ariyor, of ya!"
Key ciddi bir tonda karsilik verdi. "Tamam, simdi herkes sessiz olsun, Jun Woo sen de ac su telefonu, ve bir sey belli etme. Raena tuvalette falan de uydur bir seyler."
Jun Woo endiseyle basini salladi ve telefonu acip kulagina gotururken ayaga kalkti. Oturduklari salondan kosarak cikti ve biraz da nefes nefese kalmis bir sekilde alo dedi.
"Jun Woo? Niye acmiyorsun telefonunu, Rae Na ve Kang Jun'unki de kapali!"
"Sey, mesguldum." Jun Woo tekrar hizli hizli nefes alip verdi.
"Evin icinde spor falan mi yapiyorsun sen?"
"Ha, ne, efendim?"
"Jun Woo sen iyi misin? Hem nefes nefese kalmissim hem de sacma sapan seyler soyluyorsun."
"İ-iyiyim, neden iyi olmayayim?"
"Neyse neyse, Rae Na ne yapiyor? İki ergen çok sıkmadınız degil mi kizi, arkadaslarini cagirsaydi keske o da."
"Yoo ne diye sıkalım.. Beraber oturuyoruz iste."
"Oyle mi, telefonu bir Rae Na'ya ver bakayim."
Jun Woo panikle geri donup iceridekilere bakti. Hepsi nefesini tutmus Jun Woo'nun soylediklerini dinliyorlardi.
"Jun Woo? Orada misin?"
"Ha? .. Buradayim!"
"Rae Na diyordum, versene telefonu."
"Rae Na... Rae Na su anda telefona gelemez."
"Niye?"
Jun Woo digerlerine bakarak dudaklariyla 'niye' isaretini yapti. Jonghyun fisildayarak aklina gelen ilk seyi soyledi. "Çiş!"
"Jun Woo niye gec cevap veriyorsun cocuk soylesene niye gelemiyor?"
Jun Woo bir anda kendine gelip cevap verdi. "Çiş!"
"Ha?"
"Cis diyorum, cisi- işiyo- yani, seyde, tuvalette!"
Kang Jun boyle olacagini biliyordum dercesine avuc iciyle alnina vurmaya baslamisti.
"Az once sizinle oturmuyor muydu?"
Jun Woo cevap veremeyince Jun Se devam ettin "Jun Woo, sen su telefonu Kang Jun'a ver bir bakayim.."
Jun Woo yutkunarak tipis tipis iceri gitti ve telefonunu Kang Jun'a uzatti. 'seni istiyor' diye fisildamayi da unutmamisti.
"Alo? Efendim hyung."
"Kang Jun bu cocugun nesi var?"
"Hangi cocugun?"
"Jun Woo'nun tabiki!"
"He o mu, az once PES'te mac yaptik da, yenilgiyi kaldiramadi garibim. N'oldu ki?"
"Rae Na'yla konusayim dedim bir turlu telefona veremedi."
"Rae Na lavaboda, o yuzden.."
"Lan dogru soyle, kiza bir sey yapmadiniz degil mi?"
Kang Jun kizarirken zar zor cevap verdi. "Hyung, kuzenime ne yapacagim?"
"Bilmiyorum artik.."
"Hyung sen bana guvenmiyor musun?"
"Hayir Kang Jun, ne sana, ne de Jun Woo'ya gunahim kadar guvenmiyorum. Keske Rae Na'yi ben yanimda getirseydim de ikinizle kalmasaydi."
Kang Jun zorlama bir kahkaha atti. "Ahahah hyung ya haha niye oyle diyorsun Rae Na'ya ne yapacagiz ya haha"
"Hala cikmadi mi tuvaletten?"
"Yok ya Rae Na'yi bilmiyor musun? Girdi mi saatlerce cikmaz."
"Eh, oyle olsun madem, cikar cikmaz arasin ama beni."
"Hi-hi, aratirim, gorusuruz hyung.."
Kang Jun terden sirilsiklam olmus bir sekilde telefonu kapayip Jun Woo'ya uzatti. "Ucuz atlattik.. Ama eger bir daha ararsa kesin cakar!"
Jun Woo tirnaklarini kemirmeye baslamisti. "Of ya bunun da Rae Na'yi koruyacagi tuttu.."
"Araya girmek gibi olmasin ama Seoul Ballet diyorduk.." dedi Jonghyun.
"Evet evet, hadi gidelim." Jun Woo bunu soyleyip ayaga firlarken Key cabucak kolundan tuttu.
"Of Jun Woo ya bir sakin ol!"
"Ne, gidelim hadi."
"Hayir, polise gidiyoruz."
"Hyung seni anlamiyorum, polise bi gidemiyoruz bi gidiyoruz cidden anlamadim."
Jun Woo saskinlikla Key'in suratina bakarken o aciklamaya basladi. "Plakayi arastiracagimi soylemistim ya, bir tanidigim sayesindeydi. Plakaya gerek kalmadi belki ama, bir yolunu bulup bize yardim edebileceklerine eminim."
Bunu soyledikten sonra telefonunu cikarip kulagina gotururken ayaklanmisti. Digerleri de onun pesinden ayaga kalktilar.
***
"Sen bana malımı geri ver, ben de senin icin gecikmis bir baba-kiz bulusmasi ayarlayayim."
Raena telefonun diger ucundakinin ne dedigini duyamiyordu ama bagirdigi belliydi. Adam telefonu bir iki santim uzaklastirip bekledikten sonra tekrar kulagina goturdu.
"Burada olduguna inanmiyorsun yani? Ne yani, kizin gercekten o serseriyle beraber ölüp gittigini mi sanmistin? Tae Kang akilli bir adam, bir yolunu bulup ortadan kaybolmus ama buyuk bir hata yapti, evine geri donmek gibi bir hata."
Adam yine susup karsidakinin cevabini bekledi.
"Ah, sevgili enistem.. Yuzunu bir gorsen, adeta ablamin bir kopyasi. Hatta bekle, ciddiyim, sakın kapama."
Adam telefonu kulagindan cekip 3G yi acarken Raena dogru duyup duymadigini anlamaya calisiyordu. Ablamin bir kopyasi mi? Adamin su ana kadar anlattiklariyla birlestirince.. Adam Raena'nin dayisi mi cikiyordu? Adam degil, dayi? Adam onun saskin bakislari arasinda telefonun ön kamerasini acip Raena'ya dogru tuttu. Buyuk kisimda orta yasli bir adam gorunuyordu, sey, orta yaslidan biraz daha yasli gibi, babasiyla ayni yaslarda gorunuyordu. Adamin yuzu hic tanidik gelmemisti..
Ama telefondaki adamin kendisini tanidigi belliydi. Saskinlikla geri cekildikten sonra tekrar kameraya yaklasti. "J-ji ae?"
Raena duraksadi. Ne Ji Ae'si ya?
"Kim Ji Ae??"
Raena hala tepki veremiyordu, dayisi telefonu tekrar kendine cevirdi.
"O serserinin kizi senin koydugun isimle buyutecegine inandin mi gercekten? Dur, sizi tanistirayim; cok sevgili enistecigim bu karsinda duran alimli kiz Park Rae Na, senin kizin, ve Rae Na, bu kamerada gorunen adam Kim Hae Ran, öz be öz baban."
Raena'nin verebildigi tek tepki gozlerini saskinlikla acmak olmustu. Bir yandan da bileklerini sıkan ipleri kurcaliyordu. Jae Hee bunu fark edince elini oksar gibi Raena'nin saclarina goturdu. "Ah, eniste, kizinin elini baglayan ipler seni gucendirmedi degil mi? Kendisi bir-iki gundur yeterince uslu durmadi da.."
"O senin yegenin. Kes sunu."
Adam Raena'nin sozde babasinin soylediklerini umursamadi bile. Sanki orada degilmis gibi konusmaya devam etti. "Kizinin gercekten farkli bir karakteri var, eniste. En yakin arkadaslari kim biliyor musun? İdoller! Hele bir tanesi var ki, o cocugun sana olan bakislari bir farkli, sevgili yegenim. Ama su Tae Jun mudur nedir, ondan zarar gelmez, bak onunla arani iyi tutabilirsin. Ee eniste, sen ne dusunuyorsun bu konuda, sana kizinin arkadaslarini da tanitmami ister misin?"
Adam bunu soyledikten sonra elini Rae Na'nin saclarindan cekti ve Rae Na'nin oturdugu sandalyeyi de cevirdikten sonra yavas adimlarla hemen arkadaki masaya dogru ilerlemeye basladi. Hala kamerasi acik olan telefonunu çam yarmalarindan birine vermisti. Masanin uzerindeki lambayi acinca hemen dipteki duvardaki pano aydinlandi. Panoda Rae Na'nin daha once gormedigi kadar cok resim vardi. Sara, Min Hye, Min Sup, Tae Jun, Kang Jun, Mae Jin, Jun Woo, SHINee uyeleri, ve hatta Astrid'in, kim bilir ne zaman, hic haberleri olmadan cekilmis resimleri tam karsisindaydi. Masanin yanindaki koltukta yine agizlari ve elleri baglanmis olan Sara ve Onew duruyordu.
Adam yine ayni korkutucu sakinliğiyle onlarin yanina gitti. Daha digerleri ne oldugunu anlayamadan Sara'nin at kuyrugu toplanmis saclarindan tutup yukari dogru cekerek ayakta dogrulmasini saglamisti. Sara aciyla kizarirken Onew de agzinin bantli olmasinin verdigi boguklukla bagirmaya calisiyordu.
Sara'nin saclari hala adam'in elindeydi. Yine cekerek kendine yaklastirdi ve basini Sara'nin kulaklarinin hizasima kadar egdi. "Kizinin gercekten garip arkadaslari oldugunu soylemistim.. Ee, artik is konusmaya baslasak mi, eniste ?" Burnu Sara'nin kulaklarindan omzuna dogru inip tekrar yukari cikti. "Mesela, eger benim degerli mallarim sag salim bana ulasmazsa senin degerli kizin ve daha da degerli arkadaslarinin basina ne gelecegini uygulamali gostermemi ister misin?" Sozlerini bitirince telefondakinin soylediklerini dinleme geregi bile duymadan dudaklarini yavas yavas Sara'nin omzuna dogru yaklastirmaya basladi. Onew bu son hareketiyle siniri aşan adamin daha fazla ilerlemesine izin veremezdi. Onu zor zapteden iri cusseli adamlardan kurtulmak icin son bir kez daha ugrasti. Bantin engelledigi boguk ciglikla beraber ayaklandi ve Adama carparak dengesini kaybetmesini sagladi. Sara'nin saclarindan ufacik bir tutam adamin ellerinde kalirken kendisi adamdan kurtulup koltuga yigilmisti, dengesini kaybedip bir iki saniye yalpalayan adamsa kendine geldiginde sinirle gidip Onew'in koluna yapisti. "Ah, sevgili enistecigim, nelerle ugrastigimi goruyor musun? Ama fark ettiysen bu Jinki demoyu onun uzerinden gostermem icin cok hevesli." Bunu soyledikten sonra kolundan tuttugu Onew'u sinirle odanin bir kosesine ittirdi. "Malesef sana bayanlara oldugum kadar nazik davranamam, sen de oyle dusunmuyor musun, Jinki ?"
Onew de dengesini kaybetmis ve adamin onu ittirdigi koseye yigilmisti. Tam ayaga kalkacakken karnina gelen bir tekmeyle tekrar yigildi.
Raena ve Sara bunu gorunce agizlarindaki bantlarin izin verdigi kadariyla boguk cigliklarla ayaga firladilar. Adamin iki adami onlari kollarindan tutup geri cekti ve zorla koltuklarina oturtarak tutmaya devam ettiler.
Adam hala ayni ifadesiz sesle Raena'nin sozde babasiyla konusuyordu. "Prensip olarak insanlara kendim zarar vermem, ama dedigim gibi, demo onemli." Bunu dedikten sonra hala dogrulmaya calisan Onew'in gogus kafesine bir tekme daha gecirdi. Onew aciyla fetus pozisyonina gecerken bu defa karnina ve omuzlarina birer tekme yedi. Sara boguk cigliklarini ve gozyaslarini tutamiyordu.
Adam egilip Onew'un basini elleri arasina aldi. "Sevimli cocuksun aslinda.. Simdi bir bakalim.." Onew'u omuzlarindan kavrayip kendine cekti ve önünden cekilerek kizlari gormesine izin verdi. Hala kivranmasini onemsemeyerek oturur pozisyona gecmesini de saglamisti.
Bir eli hala Onew'u o pozisyonda tutarken diger eliyle kizlari isaret etti "Hangisiydi seninki?"
Onew olacaklari sezmis gibi yalnizca burnundan soluyarak ona kizgin gozlerini cevirmekle yetindi. Adam eliyle isaret verip izbandutlarindan birinin Raena'nin yanina gitmesini soyledi. İri yari adam gidip elini Raena'nin saclarina doladiginda Onew yalnizca aciyla inlemekle yetindi. Gozleri kocaman acilmisti ve guclukle yutkunuyordu.
Adam Onew'un kulagina fisildadi "Bizim kucuk prenses seninki degil sanirim.."
Basiyla isaret edince adami bu defa Sara'nin yanina gitti. Omuzlarindan tutup ayaga kaldirirken Onew karnindaki acinin el verdigi kadariyla cirpinmaya basladi. Ama onu tutan adami ittiremedi.
Karsisinda Sara yanagina aci verici bir tokat yerken boguk bir ciglikla ona dogru ilerlemeye calisti ama basaramadi. Raena da bagirmaya calisiyordu ama hepsinin sesini bastiran kamerasi acik olan telefondan gelen sesti.
"Kim Jae Hee yeter!"
Adam yine yavasca basini cevirip kameraya bakti. "Sanirim mesaj alindi, oyle mi?"
Kameradaki basini hizla evet anlaminda sallayip devam etti. "Alindi, cok net bicimde alindi, birak artik o cocuklari!"
Adamin yuzunde sinsi bir gulumseme olustu. "Bu arada.." eliyle Sara ve Onew'u isaret etti "Bu ikisi beni cok eglendiriyor.. Sanirim kizini sana geri gonderebilirim ama bunlar benimle kaliyor."
"Jae Hee, böyle bir sey yapmayacaksin. Malini geri istiyorsan üçünü de bana getireceksin."
"Enistecigim, sence su an pazarlik yapabilecek durumda misin?" Ama sonra durakladi. "Neyse, bir bulusalim, ve sen bana malimi geri getir de oyle konusalim bu cocuklari.."
"Hayir Jae Hee, malini geri alirken ayni anda cocuklari bana vereceksin."
Sara, Onew ve Raena telefondaki adamin sesinde bir otorite sezmislerdi. Hayatini bu isleri yaparak geciren ve sozunu dinleten bir otorite. Ama yanlarindaki bunu umursamadi bile. "Hayir, dedigim gibi, pazarlik yapacak durumda degilsin, su anlik bu üçü burada beni bekleyecekler. Sana bulusacagimiz yerin adresini gonderirim. Sakin gec kalma."
Bunu dedikten sonra bir mimigiyle adamina telefonu kapattirdi ve Onew'un yanina egilip yine basini iki eli arasina aldi. "Canim, durup dururken kimseye zarar vermem, yani bunu kisisel algilama, tamam mi? Zaten eger uslu dursaydiniz bunlarin hicbirine gerek kalmayacakti. Bundan sonra da bir yaramazlik yapmayacaksiniz degil mi?"
Onew agzindaki bant yuzunde cevap veremedi ama adam zaten bunu beklemeden ayaga kalkti ve adamlarina seslendi. "Bunlari depoya geri goturun." Sonra Sara ve Raena'yi suzdu. "Oradayken ellerini ve agizlarini cozebilirsiniz, baska bir asirilik yapmaya kalkisacaklarini sanmiyorum."
Adamlar kollarina girip onlari depoya geri gotururken Onew'u resmen surukluyorlardi, ki zaten ayakta durmasi mumkun degildi.
Depoya girip yalniz birakildiklarinda Sara'nin ilk yaptigi kosarak Onew'un yanina gitmek oldu.
"Oppa, oppa??"
Onew'un cevap verecek kadar bile hali yoktu ama, guven verircesine Sara'nin elini tutup gulumsedi. "Sorun yok."
"Nasil sorun yok! Ah, cok aciyor olmali.." Sara elini Onew'un kizarmis yanagina goturunce Onew aciyla yuzunu eksitti ama Sara'yi daha fazla korkutmak istemiyordu.
"Sakin ol, yok bir seyim, suraya uzanmama yardim etsen yeter."
Onew deponun bir kosesindeki uclu koltuga yatarken, Sara ve Raena da diger ikiliye gectiler. Raena dizlerini onune cekerken kaslari catikti. Ayni zamanda yuzunde korkmus bir ifade vardi. "O-onew oppa, ozur dilerim.."
"Ne?"
"Ozur dilerim, ben.. Benim yuzumden bu haldesin."
"Hayir! Alakasi bile yok, kendini bosuna uzme."
"Senden de ozur dilerim Sara, eger bahçede.. Eger.."
"Unni, Sara unni, şunu demeye alir artik Raena, Kore'deyiz!"
"Sa Rang unni mi diyeyim o zaman?"
Sara gulumseyerek elini Raena'nin omzuna koydu. "Aman iyi be, ne dersen de." Raena'yi kendine cekip sarildi. Alayci ses tonu birden ciddilesmisti. "Raena, kendini tutmak zorunda degilsin, aglayabilirsin."
Raena sesinin titremesini engelleyemeyerek cevap verdi. "Ben.. Aglayacagimi da nereden cikardin.. Yani.."
"Ciddiyim Raena, seni taniyorum, istedigin kadar agla, sorun degil."
Raena bir yavru kedi gibi Sara'ya sokuldu. Hickiriklarin arasinda konusmaya calisiyordu. "B-ben, hic. hic b.boyle olacagini.. benim babam ... babam.."
"Su an benim de sefkate ihtiyacim var." Onew'un gucsuz sesini duyunca Sara kafasini oraya cevirdi.
"Oppa, uyumuyor muydun?"
"Sefkate ihtiyacim var diyorum, neden sadece Raena'ya sariliyorsun?"
Sara gulumseyerek karsilik verdi. "Dogru, ikiniz de incinmis cocuklarsiniz degil mi, benim cocuklarim. Raena, gel."
Raena'yla beraber Onew'in yattigi koltuga gitti ve Raena'yla koltugun ucuna oturdu. Simdi saginda Raena, solundaysa dizlerini kirip koltugun kalaninda uzanan Onew vardi. Raena'nin basini yine kendine yaslayip sag koluyla omzunu kavrarken, Onew'un basini da dizlerine yatirdi. Saclarini oksarken bir yandan da soyleniyordu.
"Oppa.. Niye pesimize takildin ki.. Keske hic yapmasaydin. Bak ne haldesin."
Onew onu umursamadi bile. Karanlikta yarim yamalak gorunen gozlerini Sara'ya sabitledi. "Yanagin nasil?"
"Yanagim mi?"
"Tokat atti ya hani, iyi mi?" Onew kolunu kaldirip Sara'nin yanagina goturdu. "Aciyor mu?"
Sara basini iki yana salladi. "Yoo hayir, niye acisin ki? Alt tarafi bir tokat. Senin yedigin tekmelerden sonra.. Hala inanamiyorum, nasil bir deli bu?"
Onew kolunu indirirken bir yandan da guluyordu. "Raena'nin dayisi olan bir deli. Ya Raena, ne kadar ilginc bir hayatin var, neselenmelisin bence."
Raena da gulmek icin kendini zorladi. "Yaa, ne guzel, gercek babamin ve dayimin mafya babasi oldugunu ogrendim az once. Uzerine bir de benim yuzumden acayip unlu bir grubun lideri olumune dayak yedi. Cocukluk arkadasimin yedigi tokadi saymiyorum bile. Bence de neselenmeliyim."
Onew gozlerini kisarak gulumserken Sara'ya bakti. "Hep bu kadar ters midir bu?"
"Valla ben biraktigimda bu kadar degildi ama.. O Jun Woo serserisi degistirdi kesin bunu."
Raena kizararak basini iyice Sara'nin omzuna gomdu. "Hic de bile! Banane Jun Woo'dan!"
Onew imali imali karsilik verdi. "Bana bayagi bir yakin gorundunuz, yani bilemeyecegim..."
Sara Onew'un omzuna nazikce dokundu. "Oppa, utandirmasana ya kizi. Belli ki hoslaniyor bu cocuktan."
Kipkirmizi olan Raena ayaga firladi. "Hic de bile! Nesinden hoslanacakmisim! Aman bir avutacaktiniz be alt tarafi gidiyorum ben siz ask bocekleri ne yaparsaniz yapin!"
Raena ayaklarini yere vura vura az once kalktiklari ikili koltuga gidip kivrildi. Gozlerini kaparken kan coktan yanaklarina hucum etmisti. Ne hoslanmasi ya. Ben mi? Jun Woo'dan? Kang Jun Woo'dan hani şu idol olan? Pfff! Sacmalik! Birden fazla dusunce beynini doldururken uyumak icin kendini zorladi.
O uykuya dalarken Onew guluyordu. "Saftirik sey, bal gibi de hoslaniyor iste o cocuktan!"
Sara da ona karsilik verdi. "Belli etmiyor ama hep cekingen olmustur. Asla acilamaz ki hoslansa bile."
"Merak etme Jun Woo atilgan bir cocuktur, onun en kisa zamanda acilacagina eminim." Kis kis gulerken bir anda aciyla yuzunu burusturdu. Kaburgalari acimisti. Sara bunu fark etti.
"Oppa, uyu istersen biraz, yorgun olmalisin."
"Yorgunum yorgun olmasina da, hic uykum yok.." Bir sure duraksadi. "Sara, az once yaptigini yapsana."
"Neyi?"
"Saclarimi oksuyordun ya, onu iste, biraz saclarimla oynasana.."
Sara gulumseyerek elini basi hala dizlerinde olan Onew'un basina goturdu. Yumusak saclari avucunu gidiklarken gulumsemeden edemedi.
"Bir de Sara.. Sey bunu istemem cok mu olur bilmiyorum ama.."
"Her seyi isteyebilirsin oppa!"
"Sey diyecektim, gecen gun elemelere gonderdigin kasedi izledim ve.. Mukemmel dans etmenin yaninda, sarki soyledigin bir kisim da vardi. Neydi o sarki, ah elbette, Yoon Mirae'nin Have You Forgotten'di degil mi, cok guzeldi.. Onu soyler misin bana?"
"Oppa ben.. Yani.."
"Lutfen, cok guzel soyluyordun, bir de canli duymak istiyorum. Hadi."
Onew beklentiyle gozlerini Sara'ya dikince Sara bir sure duraksadi.
"Ah.. Peki tamam, soyleyecegim, ama gozlerini kapat tamam mi? Biri beni izlerken sarki soyleyemem."
Onew gulumseyerek basini onaylar bicimde salladi ve gozlerini kapadi.
Sara nazikce Onew'un saclarini oksarken yavasca sarkiyi mirildanmaya basladi.
şarkıyı mırıldanırken onew'nun ve rae na'nın uykuya daldığını farketmemişti. O da fazlasıyla yorgundu ve her ne kadar uyanık kalmak istesede yavaş yavaş gözleri kapandı ve en sonunda o da uykuya daldı.
***
Key telefonu kaparken hepsu arabaya dolusmuslardi. Taemin endiseyle yanaklarinin icini isiriyordu.
"Menajer hyung arabayi aldigimizi ogrenirse yandik."
Jonghyun omuz silkti. "Asil onlari bulamazsak yandik."
Kang Jun gozlerini kismis yolu izliyordu. "Acaba onlar ne durumda?"
"Nasil boyle bir seye girdik?" diye mirildandi Min Sup. Min Hye ikizine bakarken basini iki yana salladi. Ne yapilmasi gerektigini bilmiyordu. Daha Raena'nin babasinin bile olanlardan haberi yoktu.
Jun Woo koltuguna iyice gomuldu. "Hyung, polisler?"
"Dedim ya, simdiye varmis bile olabilirler." dedi Key. Jonghyun gaza yuklendi ve siyah minibus gecenin karanligina dogru ilerlemeye basladi.
Minho nihayet Jonghyun'un arayip durdugu telefonu acmisti.
"Minho sen neredesin? Saatlerdir ariyorum!!"
"B-ben, seyde-"
"Sara'nin dalga gectigini falan mi sanmistin yoksa? Ki kendisi hâla kayip!"
Telefondan Minho'nun yutkundugunu belirten ses geldi. "K-kayip mi?"
"Evet. Yani, galiba nerede oldugunu biliyoruz ama- emin degilim..."
Jonghyun adresi verdikten sonra Minho oraya gittigini soyleyerek telefonu kapadi.
***
"Mallarini gonderdigim mesajtaki adresten alabilirsin, simdi o cocuklari birakacaksin Kim Jae Hee."
Kim Hae Ran kendinden emin bir ses tonunda konusurken Jae Hee'nin yuzunde beliren sinsi gulumsemeyi goremiyordu. Jae Hee, enistesinin zeki bir adam oldugunu biliyordu. Ancak, kendisi de en az onun kadar zekiydi ve aklinda baska bir plan sekillenmeye baslamisti bile.
"Tabiki sevgili yegenimi ve arkadasini birakacagim enistecigim. Ama tahmin et ne oldu, planlarda bir degisiklik yapmaya karar verdim, Jinki'ye birazcik daha ihtiyacim var."
Yuzundeki gulumseme bir an olsun solmazken telefonu kendisine bagirmaya baslamis olan karsi tarafin yuzune kapatti.
"Birazdan buradan ayrılıyoruz, hazırlanin."
~~
Jae Hee deponun kapisini hizla acip iceriye goz gezdirdi. Onew'un Sara'nin kucaginda mutlu mesut uyukladigini gorunce yuzunu eksitti ve 'Bir daha gencleri ayni odaya kitlersem Allah belami versin, bu ne be vicik vicik' diye mirildandi.
"Kızları serbest bırakın."
Jae hee'nin izbandut adamlarından biri sordu.
"Peki ya çocuğu napalım, patron?"
"Arabaya götürün."
Yavaşça odadan çıkarken son kez rae na'ya baktı.
"Tanıştığımıza memnun oldum küçük yiğenim.." Dalga geçer gibi sırıttı ve arabaya doğru yöneldi.
Sarasının kucağında mutlu mesut uyuyan onew adamların onu kaldırmasıyla ani bi şekilde uyandı. Bir adam onun ağzını mendille kapatıp bayıltırken diğer adamda onu sırtına almıştı. Son kez sara'ya bakarken yavaşça gözleri kapandı.
***
Sara'nın gördüğü rüyada bir boşluk içerisindeydiler. Parlayan bi ışığın arkasından onew gözüktü.
"Oppa!" Diye bağırdı sara ama bi şey onun sesini iletmesine engel oluyordu.
"Ben burdayım korkma!" Sara her ne kadar bağırsada sesini ona duyuramıyordu. İki çift el onu arkaya çevirdiğinde karşısında minho'yu gördü.
"M-minho? Senin burda ne işin--"
"Üzgünüm sara.." Ve minhonun yüzü rae na'nın dayısı Kim Jae Hee'ye dönüşmüştü.
"S-sen! Git burdan gi--"
Sara bi anda gözlerini açtı. Bu- bu sadece bir rüya mıydı? Nefes nefese kalmış Sara etrafına baktı.
"Onew oppa?" Onew odada yoktu.
"Onew oppaaa? Nerdesin?? Rae naaa?"
Rae na yavaşça gözlerini açtı. Sara'nın şoka girmiş yüzünü gördüğünde anında yerinden kalktı.
"Sara? Noldu? İyi misin?"
"Onew oppa yok? Nerde? O-Onu götürdüler mi?" Sara'nın eli ayağı birbirine girmişti. Rüyanın etkisiyle cümleleri  doğru düzgün kuramıyordu.
"Burada onew - yatıyodu - oppa - rüya - ben - bilmiyorum. Nerde?"
Rae na kapıya doğru baktığında açık olduğunu gördü. Ne yani? Onew kaçmış mıydı?
"Sara kapıya bak!" Sara şaşkınca kapıya baktı.
"Bu ne demek? Serbest miyiz? N-Noluyo?" Rae na yavaşça kapıya doğru ilerledi. Sara'da onu takip ediyordu. İkiside kapıdan kafalarını uzattılar. Etrafta hiç kimse yoktu.
"Sanırım kimse yok. Hadi burdan çıkalım."
"Bekle! Onew oppayı bulmadan hiç bir yere gidemeyiz! "
"Nerde olabilir ki? Kapının önündeki adamlar bile yok!"
Dışardan gelen siren sesleriyle bir anda irkildiler.
"Polis sireni mi?"
"Neler olduğunu anlayamıyorum. Kafam durdu." Sara uyandığından beri tutamadığı göz yaşlarını daha şiddetli bi şekilde akıtmaya başlamıştı. Onlar uyurken neler olmuştu kim bilir? Ve asıl önemlisi Onew şuanda nerdeydi!
"Sara gel dışarı çıkalım."
"Çıkamam anlamıyo musun! Belkide onew oppa başka bi odada! Nolur bakalım!"
"Sara..."
"Heey siz ikiniz! İyi misiniz?"
Polis memurları koşarak onların yanına geldi.
"Bakın benim bi arkadaşımı bulmam gerek."
"Bayan üzgünüm ama şuanda burası tamamen boş. Sizi de götürmemiz gerekiyor, arkadaşlarınız sizi bekliyor dışarda."
"Sara hadi onew oppa burda yok!"
Rae na sara'nın koluna girdi ve beraber dışarı doğru yürüdüler. Sara gözyaşlarını tutamıyordu.
~~
Minibus Ballet Theatre'in onunde durunca kosarak sari polis seritlerine vardilar. Minho onlardan once varmisti bile.
Minho, nihayet onu tutan polislerin elinden kurtuldu ve hic tereddut etmeden sari seridin arkasina gecti. Sara sarsak adimlarla binadan cikiyordu. Minho kosarak onun yanina gitti ve dogru dugun yuzunu bile inceleyemeden onu kendine cekip simsiki sarildi. Uzun zamandir tuttugu nefesini verirken basini Sara'nin saclarina gommustu. Gucsuz dusmus olan Sara'nin gogsundeki hickiriklariniysa anca bir kac saniye sonra fark edebilmisti. Onu daha da kendine bastirirken hafifce egilerek kulagina fisildadi.
"Sara, daha fazla korkmana gerek yok, daha once ulasamadigimiz icin özür dilerim, ama bak su anda guvendesin.."
Soyledikleri Sara'nin hickiriklarini daha da hizlandirmaktan baska bir seye yaramamisti. Minho, onun kesik nefesleri arasindan bir kelimeyo zorlukla secebilmisti. " .... o .. oppa ... op.."
"Tamam, sakin ol, Minho oppa burada, tamam mi?"
Sara inatla kafasini sallayip guclukle Minho'dan ayrildi kafasini kaldirip Minho'ya bakti. "Op-.. Onew oppa.."
Minho'nun surati asilirken bir yandan da Sara'nin yuzunu elleri arasina almis, akan gozyaslarini siliyordu. "Sara, sakin ol.. Hyung da buralarda, degil mi?"
Sara daha siddetle aglamaya baslamisti, basini yine iki yana salladi. "Onu goturdu Minho, o.. Onew oppa yaraliydi ve.. ... ve .. O adam, onu goturdu.."
Minho anlamadigini belli eder bicimde basini salladi ve Sara'ya yine sarilip polis memurlarinin yanina kadar goturdu.
"Onew hyung, o nerede?"
Soruyu yonelttigi polis memurunun yuzunde sasirmis bir ifade vardi. "O-onew mu?"
"Evet, Onew hyung, o nerede?"
"SHINee Onew'den bahsediyoruz degil mi? Onun bu durumla ne alakasi var?"
Minho'nun Sara'yi saran kolu bir milim kimildamazken geriledi. "Yoksa.. Bakin, Onew hyung da Raena ve Sara'yla beraberdi, en basindan beri hem de! Simdi, bana, onun, nerede, oldugunu, soyleyin, hem de, hemen!"
Polis memuru afallamis bir sekilde telsizine dogru konustu. "Acil durum.."