-Şimdi de reality show mu sunacağım?
Jun Woo gece boyunca Kang Jun'un kuzeni hakkında söylediklerini ve sabah olanları düşünmüştü. Rae Na aslında olayları büyüten bir tip değildi demek. Evet belki de Jun Woo biraz aşırı tepki vermişti.
-Ya kalıcı bir şey değil, tek bir bölümlük, bir kaç liseli idolü ve okullarını tanıtacaksın o kadar. Hadi bak şirket çok istekli bu konuda.
-Ama hyung programım zaten yeterince dolu.
-Bir bölümcük ya bir şey olmaz.
-Kimlerin okullarını tanıtıyorum peki?
-Ha, o konuya gelirsek, şirketin senin de popülariteni arttırmak için ilginç bir isteği var.
-İlginç?
-Jun Woo'nun okuluna gitmeni istiyorlar ilk olarak. Hani ağabey-kardeş ilişkisi falan.
-Tamam. Salı mıydı çekim?
-Ne? Şey.. İtiraz etmeyecek misin? Jun Woo diyorum, hani üvey-
-Niye itiraz edeyim?
-Sizin aranız pek-
-Ne zamandır görememiştim zaten küçük kardeşimi, iyi oldu bu. Bakalım neler yapıyor bu ara.
Kang Jun Se'nin menejeri başını sallayıp odadan çıktı. Jun Se telefonunu alıp annesinin numarasını çevirdi. Aslında Jun Woo'yu öyle çok özlediği falan yoktu ama annesi iyi geçinmelerini istiyorsa elinden geleni yapabilirdi.
***
Jun Woo gece boyunca Kang Jun'un kuzeni hakkında söylediklerini ve sabah olanları düşünmüştü. Rae Na aslında olayları büyüten bir tip değildi demek. Evet belki de Jun Woo biraz aşırı tepki vermişti.
Rae Na camdan bahçede heyecanla koşuşturan öğrencilere baktı. Yanında oturan Jun Woo bu heyecandan bir parça bile almamış olmalıydı ki somurtmaya devam ediyordu. Öğretmen en sonunda dersi bitirdi, selamını alıp sınıftan çıktı. Rae Na tam kalkarken Jun Woo onu kolundan tutup geri oturttu. Rae Na bu ufacık temasın bile sorun çıkarabileceğini öğrenmişti Min Hye'dan ve bu yüzden direk kapıya baktı. Çok şükür Jun Woo'nun manyak fanları henüz doluşmamıştı. Sinirle Jun Woo'ya döndü:
-Ne!
-Biz hala konuşmadık.
-Ne?
-Benden hala özür dilemedin.
-Ne?
-Ne den başka bir şey bilmez misin sen?
-Ne?
-Özür diyorum, özür dilemedin hala.
-Niye özür dileyecektim?
-Çünkü özür dilemen lazım. Pantolonumu mahvetmiştin, şimdiden unuttun mu?
-Sen de bana bağırıp, kışkırtıp karşılık vermemi sağladın ve tüm okulun açık hedefi yaptın. Ben bir şey diyor muyum?
-Eğer pantolonumu batırmasaydın hiç biri olmayacaktı.
-Ben zaten o anda özür dileyip geri dönünce halledeceğimi söyledim, sen dinlemedin.
-Tamam işte aynı o zamanki gibi özür dilesene.
-YA NE ÖZRÜ BE HALA ÖZÜR DİYOR.
-Tamam, bağırma, Jun woo parmağıyla sınıfın kapısını işaret etti. Fanlar yine toplanmaya başlamıştı bile. Rae Na:
-Ya bunların yapacak başka işi yok mu?
-Aslında hep böyle değildiler. Sen olay çıkardıktan, sonra bir de üzerine gelip yanıma yerleştikten sonra bu hale geldiler.
-Ben yanına oturmadım ki. Sen oturttun.
-Konuşmak içindi, şimdi konuştuk. Artık kalkabilirsin.
-Ne? Ne kalkabilirimi? Manyak mısın be çalışanın mı var karşında
-Neyse neyse. Sonra hallederiz onu gider oturursun istediğinle.
-Ya! İster otururum ister oturmam sana mı soracağım?
Mae Jin durmadan tartışan Rae Na ve Jun Woo'ya baktı.
-O kadar çok saçmalıyorlar ve dakika başına tartıştıkları konuyu değiştiriyorlar ki artık neyi konuştuklarını bile anlayamıyorum.
Kang Jun gülerek cevap verdi:
-Jun Woo'ya karşı çıkacak olan ilk kişinin kuzenim olacağı hiç aklıma gelmezdi.
Min Sup ve Min Hye neşeyle sınıfa girerlerken Mae Jin odaklandığı noktayı değiştirdi ve onları izlemeye başladı. Kang Jun bunu farkedince ona takılmaya başladı.
-Şey diyordum, acaba Hye Na'ya sorsam, ikizleri benimle takılması için ikna edebilir mi. Mesela şu Min Sup'un bacakları harika duruyor. Min Hye'ın da-
-Min Sup'un bacaklarından sanane.
-Sen niye Min Sup'un bacaklarına takıldın?
-Asıl sen ne diye Min Sup'un bacaklarını düşünüyordun?
-Tamam, sus sus.
Kang Jun gülümseyerek önüne döndü. Mae Jin ise hala ikizlerin olduğu tarafa bakıyordu. Bu çocuk hiç akıllanmayacaktı değil mi?
Jun Woo:
-Rae Na ne düşünüyorum biliyor musun? Rae Na gözlerinde en ufak bir merek belirtisi olmadan Jun Woo'ya döndü:
-Hı?
-Bence ateşkes ilan edelim.
-Ne?
-Üff cidden ama, ne deyip durma sinirlerimi bozuyorsun.
-Banane be senin sinirlerinden.
-Sen neden bu kadar agresifsin ya? Neyse neyse, önemli değil, seni affetmeye karar verdim. Boyayı sen dökmedin sonuçta. Sana o kadar bağırmamalıydım. Rae Na şaşırmıştı.
-Bir dakika, sen şimdi, benden özür mü diliyorsun? Jun Woo bir anda sersemler gibi oldu.
-Yok canım, yok, ne özrü. Sadece affettim işte seni. Rae Na gülerek:
-Tamam tamam, sen ne diyorsan o. İyi hadi ben de seni affediyorum.
Rae Na elini uzattı. Jun Woo'yla el sıkışırlarken her zamanki gibi kapıda olan fanlar yine çığlık attılar, aynı Jun Woo'nun her hareketinde yaptıkları gibi. Ama Rae Na her zamanki gibi davranmadı, dönüp öldürücü bir bakış atmak yerine kafasını sallamakla yetindi.
Jun Woo'ysa Rae Na'nın gülüşünün bu kadar sevimli olduğunu yeni farketmişti.
Bir anda elini çekip kafasını silkeledi. Ne sevimlisi ya! Kendine gel Jun Woo! Manyağın teki o! Yine de Rae Na gülümseyerek kalkıp Hye Na'nın yanına giderken şapşal şapşal bakmasını engelleyemedi.
Rae Na, Hye Na'nın yanında gidip oturdu. Min Sup:
-Ne o, barıştınız galiba Jun Woo'yla.
-Uzatmaya gerek yoktu değil mi?
Min Hye telefonuna gelen mesajı okuduktan sonra bir anlık şok geçirdi. Heyecanla ayağa fırladı.
-OMO OMO!! Hye Na:
-Yine ne oldu? Yoksa Lee Min Ho en sonunda seni twitterdan geri mi takip etmiş? Min Hye somurtur gibi oldu:
-Ya hayır hatırlatmasana onu adamın twittera aktörüm ben aktör yazmaktan başka bir şey yaptığı yok hala, o kadar mention atım, geri takipi bırak birini favlamadı bile. AMA ONU BOŞVERİİN! JUN SE OPPA JUN SE OPPA!
-Nolmuş oppana? Rae Na:
-Jun Se kim? Min Hye:
-Oha onu da mı tanımıyorsun? Rae Na şaşkın şaşkın omuz silkti.
-Ne bileyim hiç duymadım.
-Bak tam ismi Kang Jun Se. K-A-N-G J-U-N S-E. Emin misin hiç duymadığına.
-Yok valla duymadım. Min Hye avuçlarını yanaklarına koyarak:
-Jun Se oppa çooook yakışıklı bir oyuncuu. Hem de Jun Woo'nun ağabeyi!
-Hangi Jun Woo?
-Rae Na.. Kaç tane Jun Woo tanıyorsun?
-Haa yanımda oturan Jun Woo mu? Tek çocuk şımarıklığı var yahu onda, ağabeyi mi varmış onun?
-Hı hı var, hem de en az onun kadar ünlü. Yan yana gelince o kadaaar tatlılar kii. Min Sup:
-Ee nolmuş Kang Jun Se'ye?
-Buraya geliyormuş!
-Nereye?
-Bizim okula! Hani MBC'de bir reality show var ya, böyle her hafta başka bir idol başka başka yerleri tanıtıyor. Jun Se oppa da bizim okulu tanıtacakmış! Kesin Jun Woo bu okulda diyedir. Hye Na:
-Bakıyorum da artık Jun Woo'ya oppa demiyorsun.
-Ne bileyim, aslında derdim de, kendi yaşımdaki birine oppa demenin itici olduğunu farkettim. Jun Woo ona oppa diyen kızları neden etrafında istesin ki?
-Tabi tabi...
Kızları dikkatle dinleyen Mae Jin'in gözleri kocaman açıldı. Kang Jun Se onların okuluna mı geliyordu yani?! Jun Woo bunu öğrenince hiç mutlu olmayacaktı. Kang Jun'u dürttü. Aynı ön sıradaki Jun Woo gibi kafasını masaya gömmüş uyumaya çalışan Kang Jun:
-Nee?
-Yaa, duydun mu?
-Neyi?
-Jun Se hyung, bugün buraya geliyormuş.
Kang Jun bir anda başını kaldırdı.
-NE?!!!
Mae Jin:
-Sence Jun Woo'nun haberi var mıdır?
Kang Jun sessiz sakin uyuklayan Jun Woo'ya baktı.
-Sence olsa bu kadar sakin durur muydu?
-Söylesek mi?
-Manyak mısın sen? Söylersek hıncını bizden çıkarır. Boşver boşver, nasılsa gelince görür.
***
Çoktan öğle arası gelmiş, sıkıcı biyoloji dersi bitmişti bile. Rae Na "okulun popüler çocuğunun" artık ondan nefret etmemesinin verdiği rahatlıkla gerindi. Jun Woo:
-Şu kıza bir bak.. Nasıl da utanmadan geriniyor. Kız dediğin kibar olur, nazik olur.
-Neden utanacakmışım ki, sen de gerinip duruyorsun derslerde.
-Ama ben erkeğim.
-Eee?
Saatlerce aynı durumda devam etme potansiyeli olan bu konuşma (çok şükür ki) Hye Na tarafından bölündü.
-Yaa, yemeğe gelmiyor musunuz? Rae Na:
-Deli misin! Tabi ki geliyoruz, açlıktan karnım o kadar fena gürüldüyor ki derste camların titrediğine yemin edebilirim! Jun Woo:
-Bir de bunu marifetmiş gibi söylüyor musun?
Rae Na çocuk gibi omuz silkti, donra da kalkıp Hye Na'nın koluna girerek yürümeye başladı. Jun Woo da peşinde Kang Jun ve Mae Jin'le onları takip etti.
Yemekhaneye önden giren Hye Na ve Rae Na onlara el sallayan Min Hye ve Min Sup'u görünce gülümseyerek onların yanına geçtiler. Jun Woo tam burada hiç beklenmedik bir şey yaparak onları yine takip etti, ve geçip tam Rae Na'nın yanına oturdu. Şaşkın şaşkın bakan Kang Jun ve Mae Jin'e:
(bu arada onlar şaşkın şakın baksa da tahmin edersiniz ki ailenizin fangörlü Min Hye tabi ki çoktan eridi bitti, Jun Woo'yu da keserek bitirdi)
-Ne bakıyorsunuz? Geçsenize karşıma bir yere. Rae Na da şaşırmıştı:
-Ya, niye buraya oturdun sen?
-Başka yer yok.
Rae Na daha yarısı bile dolmamış yemekhaneye göz gezdirdi.
-E-emin misin?
-Hem, sınır arkadaşlarımla oturmamın nesi yanlış?
Rae Na saf saf bakmakla yetindi ve sonra:
-Neyse, ben bir tuvalete gidip geleyim. Jun Woo:
-Lavabo denir lavabo, cidden sen terbiyeni nereden aldın?
-Üff.... Hye Na:
-Senle gelmemi ister misin?
-Yoo, gerek yok. Dönerim şimdi.
Rae Na kalkıp yemekhanenin arka tarafındaki tuvalete doğru giderken başını hiç kaldırıp etrafa bakmadı bile. Babası önceki gece eve bayağı geç gelmişti. "işim yüzünden böyle" dese de işinin ne olduğunu bir türlü söylemiyordu.
Böyle dalgın dalgın giderken erkekler tuvaletinin önündeki adamı farketmedi ve hafif bir şekilde çarpınca irkilerek geri çekildi. Otomatik bir şekilde eğilerek:
-Özür dilerim, çok özür dilerim, genç adam gülümseyerek karşılık verdi:
-Sorun değil ya, bu kadar stres yapma. Rae Na da gülümseyerek:
-Teşekkürler, biraz dalgındım da.
-Yoo, dedim ya sorun değil.
Rae Na başıyla tekrar selam verip yanından geçerek ilerideki bayanlar tuvaletine girdi. Bu sırada Jun Se'nin menajeri koridorun başında gözüktü.
-Oh, Jun Se! Bitti mi işin?
-Hı-hı.
-Yemek servisi neredeyse başlayacak, başlar başlamaz çekime giriyoruz.
Jun Se kafasını onaylar biçimde sallayarak menajerini takip etti. Aklındaysa az önce ona çarpan öğrenci vardı. Ne kadar ilginç bir tipti, dalgındı, Korece'si biraz bozuk gibiydi, saygı hecelerini biraz abartarak söylüyordu, ve kesinlikle çok sempatik bir gülümsemesi vardı...
-Tamam, sus sus.
Kang Jun gülümseyerek önüne döndü. Mae Jin ise hala ikizlerin olduğu tarafa bakıyordu. Bu çocuk hiç akıllanmayacaktı değil mi?
Jun Woo:
-Rae Na ne düşünüyorum biliyor musun? Rae Na gözlerinde en ufak bir merek belirtisi olmadan Jun Woo'ya döndü:
-Hı?
-Bence ateşkes ilan edelim.
-Ne?
-Üff cidden ama, ne deyip durma sinirlerimi bozuyorsun.
-Banane be senin sinirlerinden.
-Sen neden bu kadar agresifsin ya? Neyse neyse, önemli değil, seni affetmeye karar verdim. Boyayı sen dökmedin sonuçta. Sana o kadar bağırmamalıydım. Rae Na şaşırmıştı.
-Bir dakika, sen şimdi, benden özür mü diliyorsun? Jun Woo bir anda sersemler gibi oldu.
-Yok canım, yok, ne özrü. Sadece affettim işte seni. Rae Na gülerek:
-Tamam tamam, sen ne diyorsan o. İyi hadi ben de seni affediyorum.
Rae Na elini uzattı. Jun Woo'yla el sıkışırlarken her zamanki gibi kapıda olan fanlar yine çığlık attılar, aynı Jun Woo'nun her hareketinde yaptıkları gibi. Ama Rae Na her zamanki gibi davranmadı, dönüp öldürücü bir bakış atmak yerine kafasını sallamakla yetindi.
Jun Woo'ysa Rae Na'nın gülüşünün bu kadar sevimli olduğunu yeni farketmişti.
Bir anda elini çekip kafasını silkeledi. Ne sevimlisi ya! Kendine gel Jun Woo! Manyağın teki o! Yine de Rae Na gülümseyerek kalkıp Hye Na'nın yanına giderken şapşal şapşal bakmasını engelleyemedi.
Rae Na, Hye Na'nın yanında gidip oturdu. Min Sup:
-Ne o, barıştınız galiba Jun Woo'yla.
-Uzatmaya gerek yoktu değil mi?
Min Hye telefonuna gelen mesajı okuduktan sonra bir anlık şok geçirdi. Heyecanla ayağa fırladı.
-OMO OMO!! Hye Na:
-Yine ne oldu? Yoksa Lee Min Ho en sonunda seni twitterdan geri mi takip etmiş? Min Hye somurtur gibi oldu:
-Ya hayır hatırlatmasana onu adamın twittera aktörüm ben aktör yazmaktan başka bir şey yaptığı yok hala, o kadar mention atım, geri takipi bırak birini favlamadı bile. AMA ONU BOŞVERİİN! JUN SE OPPA JUN SE OPPA!
-Nolmuş oppana? Rae Na:
-Jun Se kim? Min Hye:
-Oha onu da mı tanımıyorsun? Rae Na şaşkın şaşkın omuz silkti.
-Ne bileyim hiç duymadım.
-Bak tam ismi Kang Jun Se. K-A-N-G J-U-N S-E. Emin misin hiç duymadığına.
-Yok valla duymadım. Min Hye avuçlarını yanaklarına koyarak:
-Jun Se oppa çooook yakışıklı bir oyuncuu. Hem de Jun Woo'nun ağabeyi!
-Hangi Jun Woo?
-Rae Na.. Kaç tane Jun Woo tanıyorsun?
-Haa yanımda oturan Jun Woo mu? Tek çocuk şımarıklığı var yahu onda, ağabeyi mi varmış onun?
-Hı hı var, hem de en az onun kadar ünlü. Yan yana gelince o kadaaar tatlılar kii. Min Sup:
-Ee nolmuş Kang Jun Se'ye?
-Buraya geliyormuş!
-Nereye?
-Bizim okula! Hani MBC'de bir reality show var ya, böyle her hafta başka bir idol başka başka yerleri tanıtıyor. Jun Se oppa da bizim okulu tanıtacakmış! Kesin Jun Woo bu okulda diyedir. Hye Na:
-Bakıyorum da artık Jun Woo'ya oppa demiyorsun.
-Ne bileyim, aslında derdim de, kendi yaşımdaki birine oppa demenin itici olduğunu farkettim. Jun Woo ona oppa diyen kızları neden etrafında istesin ki?
-Tabi tabi...
Kızları dikkatle dinleyen Mae Jin'in gözleri kocaman açıldı. Kang Jun Se onların okuluna mı geliyordu yani?! Jun Woo bunu öğrenince hiç mutlu olmayacaktı. Kang Jun'u dürttü. Aynı ön sıradaki Jun Woo gibi kafasını masaya gömmüş uyumaya çalışan Kang Jun:
-Nee?
-Yaa, duydun mu?
-Neyi?
-Jun Se hyung, bugün buraya geliyormuş.
Kang Jun bir anda başını kaldırdı.
-NE?!!!
Mae Jin:
-Sence Jun Woo'nun haberi var mıdır?
Kang Jun sessiz sakin uyuklayan Jun Woo'ya baktı.
-Sence olsa bu kadar sakin durur muydu?
-Söylesek mi?
-Manyak mısın sen? Söylersek hıncını bizden çıkarır. Boşver boşver, nasılsa gelince görür.
***
Çoktan öğle arası gelmiş, sıkıcı biyoloji dersi bitmişti bile. Rae Na "okulun popüler çocuğunun" artık ondan nefret etmemesinin verdiği rahatlıkla gerindi. Jun Woo:
-Şu kıza bir bak.. Nasıl da utanmadan geriniyor. Kız dediğin kibar olur, nazik olur.
-Neden utanacakmışım ki, sen de gerinip duruyorsun derslerde.
-Ama ben erkeğim.
-Eee?
Saatlerce aynı durumda devam etme potansiyeli olan bu konuşma (çok şükür ki) Hye Na tarafından bölündü.
-Yaa, yemeğe gelmiyor musunuz? Rae Na:
-Deli misin! Tabi ki geliyoruz, açlıktan karnım o kadar fena gürüldüyor ki derste camların titrediğine yemin edebilirim! Jun Woo:
-Bir de bunu marifetmiş gibi söylüyor musun?
Rae Na çocuk gibi omuz silkti, donra da kalkıp Hye Na'nın koluna girerek yürümeye başladı. Jun Woo da peşinde Kang Jun ve Mae Jin'le onları takip etti.
Yemekhaneye önden giren Hye Na ve Rae Na onlara el sallayan Min Hye ve Min Sup'u görünce gülümseyerek onların yanına geçtiler. Jun Woo tam burada hiç beklenmedik bir şey yaparak onları yine takip etti, ve geçip tam Rae Na'nın yanına oturdu. Şaşkın şaşkın bakan Kang Jun ve Mae Jin'e:
(bu arada onlar şaşkın şakın baksa da tahmin edersiniz ki ailenizin fangörlü Min Hye tabi ki çoktan eridi bitti, Jun Woo'yu da keserek bitirdi)
-Ne bakıyorsunuz? Geçsenize karşıma bir yere. Rae Na da şaşırmıştı:
-Ya, niye buraya oturdun sen?
-Başka yer yok.
Rae Na daha yarısı bile dolmamış yemekhaneye göz gezdirdi.
-E-emin misin?
-Hem, sınır arkadaşlarımla oturmamın nesi yanlış?
Rae Na saf saf bakmakla yetindi ve sonra:
-Neyse, ben bir tuvalete gidip geleyim. Jun Woo:
-Lavabo denir lavabo, cidden sen terbiyeni nereden aldın?
-Üff.... Hye Na:
-Senle gelmemi ister misin?
-Yoo, gerek yok. Dönerim şimdi.
Rae Na kalkıp yemekhanenin arka tarafındaki tuvalete doğru giderken başını hiç kaldırıp etrafa bakmadı bile. Babası önceki gece eve bayağı geç gelmişti. "işim yüzünden böyle" dese de işinin ne olduğunu bir türlü söylemiyordu.
Böyle dalgın dalgın giderken erkekler tuvaletinin önündeki adamı farketmedi ve hafif bir şekilde çarpınca irkilerek geri çekildi. Otomatik bir şekilde eğilerek:
-Özür dilerim, çok özür dilerim, genç adam gülümseyerek karşılık verdi:
-Sorun değil ya, bu kadar stres yapma. Rae Na da gülümseyerek:
-Teşekkürler, biraz dalgındım da.
-Yoo, dedim ya sorun değil.
Rae Na başıyla tekrar selam verip yanından geçerek ilerideki bayanlar tuvaletine girdi. Bu sırada Jun Se'nin menajeri koridorun başında gözüktü.
-Oh, Jun Se! Bitti mi işin?
-Hı-hı.
-Yemek servisi neredeyse başlayacak, başlar başlamaz çekime giriyoruz.
Jun Se kafasını onaylar biçimde sallayarak menajerini takip etti. Aklındaysa az önce ona çarpan öğrenci vardı. Ne kadar ilginç bir tipti, dalgındı, Korece'si biraz bozuk gibiydi, saygı hecelerini biraz abartarak söylüyordu, ve kesinlikle çok sempatik bir gülümsemesi vardı...
--BÖLÜM SONU--