Rae Na az önce çarptığı adamın yüzünde tanıdık bir şeyler görmüş gibiydi ama ne olduğunu kestiremedi. Çabucak yemekhanede oturdukları masaya döndü. Jun Woo'nun karşısında oturan Kang Jun'un ve Min Hye'ın arasına oturmaya karar verdi. Jun Woo'nun yanından geçerken Jun Woo Rae Na'nın bileğini tuttu. Jun Woo:
-Burada oturuyordun, ne diye şimdi karşıya geçip onları sıkıştırıyorsun?
Masadakiler neden Jun Woo'nun birdenbire böyle davranmaya başladığını anlamamışlardı. Rae Na cevap veremeden Jun Woo yana kaydı, Rae Na'yı bileğinden çekip yanına oturttu. Rae Na kendi kendine mırıldandı "Noluyoruz ya.." Jun Woo:
-Bir şey mi dedin?
-Yemek servisi diyordum, ne zaman başlayacak? Min Sup:
-Dağıtıyorlar ya galiba, gidip alsak mı? Mae Jin direk atladı:
-Hadi beraber gidip alalım! Kang Jun:
-Tamam ya sakin ol, dedi gülerek.
Mae Jin ve Min Sup kalkıp yemekleri almaya giderken, yemekhanenin kapısındaki hareketlenmeyi farkettiler. Mae Jin bunun sebebini tabiki anlamıştı, Kang Jun Se gerçekten geliyor olmalıydı,
-Min Sup-ssi, aslında kalabalığın biraz dağılmasını mı beklesek, az sonra alırız.
-Şey, farketmez, dedi Min Sup ve tekrar eski yerlerine oturdular.
Mae Jin dibine yerleştiği Kang Jun'un kulağına eğildi:
-Yaa, Jun Se hyung geldi, ne yapacağız? Kang Jun:
-Nereden biliyorsun y- diyecekken Kang Jun Se'nin elinde mikrofon, peşinde çekim ekibi yanlarına doğru geldiğini o da farketti.
Jun Woo arkadaşlarının baktığı şeyi merak edip arkasını dönünce çok sevgili ağabeyini gördü. Kang Jun Se her zamanki gibi gülümsüyordu, yavaşça yanına geldi, Jun Woo'nun sinirle yumruğunu sıktığını farketse de hiç belli etmeden sunumuna devam etti:
-Jun Woo! Görmeyeli nasılsın?
Jun Woo arkadaki kayıt ışığı yanan kameraları farkettiğinden Jun Se'ye uymak zorunda kaldı, kalkıp "ağabey"ine karşılık verdi.
-Hyung! Ne işin var burada! Yoksa... , eliyle kameraları işaret etti, Paradise High mı??
Jun Se'nin gülümsemesi daha da genişledi.
-İnsanın kardeşi zekasını ağabeyinden alınca da bir başka oluyor be! Evet, Paradise High'dayız, hep alışkın olduğun şeyi yap ve kameralara el salla! Jun Woo gülümsedi:
-Ya hyung, geleceğini bilseydim ben de hazırlanırdım, neden önceden arayıp haber vermedin??
-Kardeşime sürpriz yapayım demiştim, kötü mü oldu?
Rae Na şaşkınlıkla ayakta kameraya el sallayan iki gence baktı. Min Hye alttan bacağını dürtünce ona döndü, Min Hye hafifçe öne doğru eğilip Rae Na'nın duyacağı biçimde fısıldadı:
-Kang Jun Se'yi de tanımıyordun değil mi sen? Rae Na başını hayır anlamında salladı. Min Hye devam etti:
-Paradise High'ın ne olduğunu da bilmiyorsundur tabi.. Rae Na yine başını salladı.. Min Hye:
-Paradise High bir reality show. Liseye giden idolleri konu alıyor. Genellikle daha büyük idoller sunar programı, ve sunucular her hafta değişir. Aman tanrım! Eğer bugün bizim okula geleceklerini bilseydim saçımı daha düzgün yapardım!
Kang Jun gülümseyerek Min Hye'a baktı:
-Niye bu kadar stres yaptın ki? Bence saçının şu anki hali de güzel. Min Hye heyecanla:
-Gerçekten miii??? Kang Jun gülümsemesini daha da fazla genişleterek:
-Geerçekteeeen.
Min Hye gülümseyerek sandalyesine iyice yaslandı, ve Rae Na'ya da aynı şeyi yapmasını işaret etti. Rae Na sandalyesine yaslanırken Jun Se ve Jun Woo selamlayıp kendilerini tanıtma kısmını geçmiş, Jun Woo ve "arkadaşları"nın oturduğu masaya yönelmişlerdi.
Jun Se:
-Jun Woo, bizi arkadaşlarınla tanıştırmayacak mısın? Jun Woo;
-Tabiki, Kang Jun ve Mae Jin'i hatırlıyorsun değil mi hyung? Jun Se ise az önce Jun Woo'nun kalktığı taraftaki Rae Na'yı farketmişti. Jun Se:
-Önce bayanlarla başlamak daha doğru olmaz mı Jun Woo? Jun Woo kızararak:
-Tabi şey.. Bu Rae Na, Park Rae Na. Yanındaki Song Hye Na, ve bunlar da yan sınıftan Jung Min Hye'la Jung Min Sup. Arkadaşlar, (özellikle arkadaşlar kelimesini vurgulamıştı) bu da benim ağabeyim Kang Jun Se (evet, ağabeyim kelimesi de aynı şekilde vurgulanmıştı) Jun Se:
-Sevgili kardeşimin arkadaşlarıyla da tanıştım sonunda. (Kameralara döndü) Şimdi de annemin isteklerini mi yerine getirsem? Kendisi Jun Woo için fazla endişeleniyor, arkadaşları hakkında iyice bilgi toplamamı istemişti benden. (Bu defa da Jun Woo'ya dönerek) Ne dersin, bir defa da arkadaşların kendilerini tanıtırlar mı bize? Jun Woo:
-Şey.. Bilmem ki..
Kang Jun öne atıldı:
-Tabiki tanıtırız, ama önce yemek yesek?
Jun Se tekrar gülümsedi:
-Ah tabi, ben size engel oluyorum değil mi şu an? Min Hye:
-Yok yok, ne engeli??
-O zaman, bir defalığına sizinle yesem sorun olur mu? Jun Woo:
-Yok canım ne sorunu, hyungnim gibi bir idol bizimle yemek yiyecek!
Yan masadan bir sandalye çekip oturması için Jun Se'ye uzatacakken Jun Se hızla geçip Rae Na'nın yanına oturdu, Jun Woo da mecbur sandalyeyi çoktan yerleştirdiği masanın başına geçti. Jun Se onunla beraber gelen çekim ekibi masaya yemeklerini getirirken mikrofonu heyecanla Rae Na'ya uzattı.
-Tamam, sizinle başlayalım, Rae Na-ssi, değil mi?
Rae Na gözlerini kısıp etrafına bir baktı. Nasıl manyak bir ortama düşmüştü böyle? Ne işi vardı ya böyle bir yerde? Reality showun okul saatleri işinde öğrencilerle ne işi vardı? KORE NEDEN BÖYLE BİR YERDİ? Tamam, yine de olay falan çıkarmayacaktı. Ses tonunu düzgünce ayarlamaya çalışarak:
-Evet, ben Park Rae Na. Jun Se:
-Aslına bakarsanız, ne zaman okula uğrasam Jun Woo'yu yalnızca Kang Jun ve Mae Jin'le beraber görüyordum. Bugün yanında bu kadar güzel bayanlar görünce şaşırdığımı belirtmeliyim doğrusu. Rae Na:
-Okula neden uğruyorsunuz ki? Siz de mi öğrencisiniz burada? Jun Se şaşkınlıkla:
-Şey, yok, Rae Na-sshi, siz, beni tanımıyor musunuz?
Rae Na yavaş yavaş sinirleniyordu. Ne diye sürekli "beni tanımıyor musun?" sorusuyla karşılaşıyordu ki? Hayır yani, tanımak zorunda mıydı? Ne sanıyorlardı ki kendilerini? Yine de tamam, sakin ol Rae Na, sakin ol.
-Aslında, şey, yurtdışından geldiğim için Kore'ye ve ünlülerine pek aşina değilim.
Bu arada Jun Woo olmayan bıyıklarının altından gülüyordu. Eğer Jun Se bu tarz sorular sormaya devam ederse, Rae Na aynı kendisine yaptığı gibi kısa sürede dayanamayıp patlardı. Jun Woo o anı görmek için ca atıyordu.
Jun Se ise kızın aksanındaki garipliğin sebebini öğrenmişti işte, yabancıydı demek.. Konuşmaya devam etti:
-Ah demek öyle, nereden geldin peki?
Rae Na Jun Se'nin bir anda sizli bizliden daha samimi bir konuşma tarzına geçiş yaptığını farketse de sesini çıkarmadı. Soruya karşılık verdi.
-Amerika.
-Amerika mı? Vay canına, e oradan sonra burası seni biraz boğmuş olmalı. Jun Woo'yla nasıl arkadaş oldun peki hemen, yoksa onu Amerika'dayken de tanıyor muydun?
Jun Woo'nun suratındaki ibne gülüşü bir anda yerini kocaman bir somurtmaya bıraktı. Rae Na:
-Yok hayır, aslında çok da yakın değiliz. İlk defa Hye Na'yle tanıştım, onlar da aynı sınıfta oldukları ve yemekhanede başka boş masa olmadığı için aynı yere oturduk. Arkadaş sayılmayız yani.
Jun Woo daha da somurttu. Arkadaş bile sayılmazlardı demek?
Jun Se:
-Arkadaş değilsiniz yani, o zaman ben sizin zamanınızı boşuna mı alıyorum?
Çekim ekibi komik bile sayılamayacak bu şeye güldü. Rae Na ters ters bakarken çocuk espri mi yaptı onu anlamaya çalışıyordu. Jun Woo araya girdi:
-Rae Na arkadaş sayılmayız da ne demek? En basitinden sıra arkadaşıyız bir defa! Rae Na bu olayı uzamasını istemiyordu. Ne diye bir tek kendisiyle konuşuyorlardı ki? Jun Woo'nun asıl arkadaşları diğerleri değil miydi? Rae Na:
-Tabi canım ne kadar yakınız ki şunun şurasında. Bence Jun Woo'yu asıl kendi arkadaşlarına sorun, eliyle Mae Jin ve Kang Jun'u işaret etti. (tabi o konuyu kendinden uzaklaştırmaya çalışınca Min Hye masanın altından Rae Na'ya iyi bir tekme sallayıp Rae Na'nın "manyak mısın ne güzel senle konuşuyorlar!" olarak algıladığı ölümcül bakışlarından gönderdi.)
Jun Se de üstelememeye karar verdi ve tekrar Jun Woo'yu döndü:
-Bu arada, Tae Jun bugün Japonya'dan dönüyor değil mi? Jun Woo:
-Bilmem, öyle miymiş? Jun Se:
-Tae Jun'la arkadaşsınız sanıyordum. Jun Woo:
-Tabiki arkadaşız! Ama biraz meşgul sanırım, en son geçen yıl Japonya'ya giderken görüşmüştük. Bugün mü dönüyormuş?
Jun Se cevap verecekken konuşması bölündü:
-Aslında döndüm bile, ben de her yerde seni arıyordum Jun Woo. Jun Se hyungun da burada olduğunu bilmiyordum.
-Tae Jun!
Tae Jun çekim ekibini selamlarken yanyana oturan Kang Jun ve Min Hye'ı gördü. Hiç düşünmeden gidip Kang Jun'a kayması için işaret verip aralarına oturdu:
-Kang Jun-ah! Uzun zaman oldu, hiç mi özlenmedim buralarda?
Min Hye eski arkadaşına ters ters bakarken Tae Jun karşısında oturan kızı farketti.
Yoksa.. 2 yıl önce tanıştığı bir arkadaşına ne kadar da benziyordu. Mümkün müydü ki? Sessizce:
-Rae Na?
Rae Na da aynı şeyleri düşünüyordu aslında, şansa bak, diye geçirdi içinden..
Bitiş-
-Burada oturuyordun, ne diye şimdi karşıya geçip onları sıkıştırıyorsun?
Masadakiler neden Jun Woo'nun birdenbire böyle davranmaya başladığını anlamamışlardı. Rae Na cevap veremeden Jun Woo yana kaydı, Rae Na'yı bileğinden çekip yanına oturttu. Rae Na kendi kendine mırıldandı "Noluyoruz ya.." Jun Woo:
-Bir şey mi dedin?
-Yemek servisi diyordum, ne zaman başlayacak? Min Sup:
-Dağıtıyorlar ya galiba, gidip alsak mı? Mae Jin direk atladı:
-Hadi beraber gidip alalım! Kang Jun:
-Tamam ya sakin ol, dedi gülerek.
Mae Jin ve Min Sup kalkıp yemekleri almaya giderken, yemekhanenin kapısındaki hareketlenmeyi farkettiler. Mae Jin bunun sebebini tabiki anlamıştı, Kang Jun Se gerçekten geliyor olmalıydı,
-Min Sup-ssi, aslında kalabalığın biraz dağılmasını mı beklesek, az sonra alırız.
-Şey, farketmez, dedi Min Sup ve tekrar eski yerlerine oturdular.
Mae Jin dibine yerleştiği Kang Jun'un kulağına eğildi:
-Yaa, Jun Se hyung geldi, ne yapacağız? Kang Jun:
-Nereden biliyorsun y- diyecekken Kang Jun Se'nin elinde mikrofon, peşinde çekim ekibi yanlarına doğru geldiğini o da farketti.
Jun Woo arkadaşlarının baktığı şeyi merak edip arkasını dönünce çok sevgili ağabeyini gördü. Kang Jun Se her zamanki gibi gülümsüyordu, yavaşça yanına geldi, Jun Woo'nun sinirle yumruğunu sıktığını farketse de hiç belli etmeden sunumuna devam etti:
-Jun Woo! Görmeyeli nasılsın?
Jun Woo arkadaki kayıt ışığı yanan kameraları farkettiğinden Jun Se'ye uymak zorunda kaldı, kalkıp "ağabey"ine karşılık verdi.
-Hyung! Ne işin var burada! Yoksa... , eliyle kameraları işaret etti, Paradise High mı??
Jun Se'nin gülümsemesi daha da genişledi.
-İnsanın kardeşi zekasını ağabeyinden alınca da bir başka oluyor be! Evet, Paradise High'dayız, hep alışkın olduğun şeyi yap ve kameralara el salla! Jun Woo gülümsedi:
-Ya hyung, geleceğini bilseydim ben de hazırlanırdım, neden önceden arayıp haber vermedin??
-Kardeşime sürpriz yapayım demiştim, kötü mü oldu?
Rae Na şaşkınlıkla ayakta kameraya el sallayan iki gence baktı. Min Hye alttan bacağını dürtünce ona döndü, Min Hye hafifçe öne doğru eğilip Rae Na'nın duyacağı biçimde fısıldadı:
-Kang Jun Se'yi de tanımıyordun değil mi sen? Rae Na başını hayır anlamında salladı. Min Hye devam etti:
-Paradise High'ın ne olduğunu da bilmiyorsundur tabi.. Rae Na yine başını salladı.. Min Hye:
-Paradise High bir reality show. Liseye giden idolleri konu alıyor. Genellikle daha büyük idoller sunar programı, ve sunucular her hafta değişir. Aman tanrım! Eğer bugün bizim okula geleceklerini bilseydim saçımı daha düzgün yapardım!
Kang Jun gülümseyerek Min Hye'a baktı:
-Niye bu kadar stres yaptın ki? Bence saçının şu anki hali de güzel. Min Hye heyecanla:
-Gerçekten miii??? Kang Jun gülümsemesini daha da fazla genişleterek:
-Geerçekteeeen.
Min Hye gülümseyerek sandalyesine iyice yaslandı, ve Rae Na'ya da aynı şeyi yapmasını işaret etti. Rae Na sandalyesine yaslanırken Jun Se ve Jun Woo selamlayıp kendilerini tanıtma kısmını geçmiş, Jun Woo ve "arkadaşları"nın oturduğu masaya yönelmişlerdi.
Jun Se:
-Jun Woo, bizi arkadaşlarınla tanıştırmayacak mısın? Jun Woo;
-Tabiki, Kang Jun ve Mae Jin'i hatırlıyorsun değil mi hyung? Jun Se ise az önce Jun Woo'nun kalktığı taraftaki Rae Na'yı farketmişti. Jun Se:
-Önce bayanlarla başlamak daha doğru olmaz mı Jun Woo? Jun Woo kızararak:
-Tabi şey.. Bu Rae Na, Park Rae Na. Yanındaki Song Hye Na, ve bunlar da yan sınıftan Jung Min Hye'la Jung Min Sup. Arkadaşlar, (özellikle arkadaşlar kelimesini vurgulamıştı) bu da benim ağabeyim Kang Jun Se (evet, ağabeyim kelimesi de aynı şekilde vurgulanmıştı) Jun Se:
-Sevgili kardeşimin arkadaşlarıyla da tanıştım sonunda. (Kameralara döndü) Şimdi de annemin isteklerini mi yerine getirsem? Kendisi Jun Woo için fazla endişeleniyor, arkadaşları hakkında iyice bilgi toplamamı istemişti benden. (Bu defa da Jun Woo'ya dönerek) Ne dersin, bir defa da arkadaşların kendilerini tanıtırlar mı bize? Jun Woo:
-Şey.. Bilmem ki..
Kang Jun öne atıldı:
-Tabiki tanıtırız, ama önce yemek yesek?
Jun Se tekrar gülümsedi:
-Ah tabi, ben size engel oluyorum değil mi şu an? Min Hye:
-Yok yok, ne engeli??
-O zaman, bir defalığına sizinle yesem sorun olur mu? Jun Woo:
-Yok canım ne sorunu, hyungnim gibi bir idol bizimle yemek yiyecek!
Yan masadan bir sandalye çekip oturması için Jun Se'ye uzatacakken Jun Se hızla geçip Rae Na'nın yanına oturdu, Jun Woo da mecbur sandalyeyi çoktan yerleştirdiği masanın başına geçti. Jun Se onunla beraber gelen çekim ekibi masaya yemeklerini getirirken mikrofonu heyecanla Rae Na'ya uzattı.
-Tamam, sizinle başlayalım, Rae Na-ssi, değil mi?
Rae Na gözlerini kısıp etrafına bir baktı. Nasıl manyak bir ortama düşmüştü böyle? Ne işi vardı ya böyle bir yerde? Reality showun okul saatleri işinde öğrencilerle ne işi vardı? KORE NEDEN BÖYLE BİR YERDİ? Tamam, yine de olay falan çıkarmayacaktı. Ses tonunu düzgünce ayarlamaya çalışarak:
-Evet, ben Park Rae Na. Jun Se:
-Aslına bakarsanız, ne zaman okula uğrasam Jun Woo'yu yalnızca Kang Jun ve Mae Jin'le beraber görüyordum. Bugün yanında bu kadar güzel bayanlar görünce şaşırdığımı belirtmeliyim doğrusu. Rae Na:
-Okula neden uğruyorsunuz ki? Siz de mi öğrencisiniz burada? Jun Se şaşkınlıkla:
-Şey, yok, Rae Na-sshi, siz, beni tanımıyor musunuz?
Rae Na yavaş yavaş sinirleniyordu. Ne diye sürekli "beni tanımıyor musun?" sorusuyla karşılaşıyordu ki? Hayır yani, tanımak zorunda mıydı? Ne sanıyorlardı ki kendilerini? Yine de tamam, sakin ol Rae Na, sakin ol.
-Aslında, şey, yurtdışından geldiğim için Kore'ye ve ünlülerine pek aşina değilim.
Bu arada Jun Woo olmayan bıyıklarının altından gülüyordu. Eğer Jun Se bu tarz sorular sormaya devam ederse, Rae Na aynı kendisine yaptığı gibi kısa sürede dayanamayıp patlardı. Jun Woo o anı görmek için ca atıyordu.
Jun Se ise kızın aksanındaki garipliğin sebebini öğrenmişti işte, yabancıydı demek.. Konuşmaya devam etti:
-Ah demek öyle, nereden geldin peki?
Rae Na Jun Se'nin bir anda sizli bizliden daha samimi bir konuşma tarzına geçiş yaptığını farketse de sesini çıkarmadı. Soruya karşılık verdi.
-Amerika.
-Amerika mı? Vay canına, e oradan sonra burası seni biraz boğmuş olmalı. Jun Woo'yla nasıl arkadaş oldun peki hemen, yoksa onu Amerika'dayken de tanıyor muydun?
Jun Woo'nun suratındaki ibne gülüşü bir anda yerini kocaman bir somurtmaya bıraktı. Rae Na:
-Yok hayır, aslında çok da yakın değiliz. İlk defa Hye Na'yle tanıştım, onlar da aynı sınıfta oldukları ve yemekhanede başka boş masa olmadığı için aynı yere oturduk. Arkadaş sayılmayız yani.
Jun Woo daha da somurttu. Arkadaş bile sayılmazlardı demek?
Jun Se:
-Arkadaş değilsiniz yani, o zaman ben sizin zamanınızı boşuna mı alıyorum?
Çekim ekibi komik bile sayılamayacak bu şeye güldü. Rae Na ters ters bakarken çocuk espri mi yaptı onu anlamaya çalışıyordu. Jun Woo araya girdi:
-Rae Na arkadaş sayılmayız da ne demek? En basitinden sıra arkadaşıyız bir defa! Rae Na bu olayı uzamasını istemiyordu. Ne diye bir tek kendisiyle konuşuyorlardı ki? Jun Woo'nun asıl arkadaşları diğerleri değil miydi? Rae Na:
-Tabi canım ne kadar yakınız ki şunun şurasında. Bence Jun Woo'yu asıl kendi arkadaşlarına sorun, eliyle Mae Jin ve Kang Jun'u işaret etti. (tabi o konuyu kendinden uzaklaştırmaya çalışınca Min Hye masanın altından Rae Na'ya iyi bir tekme sallayıp Rae Na'nın "manyak mısın ne güzel senle konuşuyorlar!" olarak algıladığı ölümcül bakışlarından gönderdi.)
Jun Se de üstelememeye karar verdi ve tekrar Jun Woo'yu döndü:
-Bu arada, Tae Jun bugün Japonya'dan dönüyor değil mi? Jun Woo:
-Bilmem, öyle miymiş? Jun Se:
-Tae Jun'la arkadaşsınız sanıyordum. Jun Woo:
-Tabiki arkadaşız! Ama biraz meşgul sanırım, en son geçen yıl Japonya'ya giderken görüşmüştük. Bugün mü dönüyormuş?
Jun Se cevap verecekken konuşması bölündü:
-Aslında döndüm bile, ben de her yerde seni arıyordum Jun Woo. Jun Se hyungun da burada olduğunu bilmiyordum.
-Tae Jun!
Tae Jun çekim ekibini selamlarken yanyana oturan Kang Jun ve Min Hye'ı gördü. Hiç düşünmeden gidip Kang Jun'a kayması için işaret verip aralarına oturdu:
-Kang Jun-ah! Uzun zaman oldu, hiç mi özlenmedim buralarda?
Min Hye eski arkadaşına ters ters bakarken Tae Jun karşısında oturan kızı farketti.
Yoksa.. 2 yıl önce tanıştığı bir arkadaşına ne kadar da benziyordu. Mümkün müydü ki? Sessizce:
-Rae Na?
Rae Na da aynı şeyleri düşünüyordu aslında, şansa bak, diye geçirdi içinden..
Kang Tae Jun.
Bitiş-
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilZor uğraşlar sonunda bölüm yazdırdım huhauahuahauh. Jun Woo hemende kızı sahipleniyo vay çakal. O değilde tae joon kang jun'la aramıza ne giriyon başka yer mi yok lgjfdglfkjdkldjg. Ama hepte böle yerlerde kesiyon diğer bölümün daha hızlı gelmesi dileğiyle...ZEYNEP FİGHTİNG!!!
YanıtlaSil