5 Ağustos 2013 Pazartesi

5.Bölüm

Tae Jun gözlerine inanamıyordu! Şaşkınlığın üzerinden atıp:

-Rae Na sshi??

Rae Na da aynı şaşkın tonda cevap verdi:

-Kang-Tae-Jun?
-Vay canına! Ne kadar oldu görüşmeyeli, 2 yıl? 3?
-Bi-bilmem. Yani, senin bu okulda olduğunu bilmiyordum aslında-
-Bir saniye, cidden, Kore'de ne işin var?
-Yeni taşındım.

Jun Woo'nun kıskançlık damarları alttan alttan kabarırken Min Hye ondan daha önce davrandı:

-Tanışıyor musunuz siz??

Kang Jun Se çekim ekibine döndü:

-Bence şimdilik bu kadar yeter. Artık toparlanıp çıkalım.

Yönetmen itiraz edecek gibi olsa da mecburen Jun Se'nin dediklerini uygulamak zorunda kaldı. Çekim ekibi yemekhaneden çıkarken Kang Jun Se kardeşiyle vedalaşmak bahanesiyle bir iki dakikaya geleceğini söyledi ve masaya geri döndü. Jun Woo:

-Ya, kameralar gitti işte, sen de gitsene.
-Gideceğim zaten, bir vedalaşayım demiştim sadece.

Eliyle masada oturanlara selam verip tekrar Jun Woo'ya döndü:

-Annem yarın akşam yemeğine eve gitmemizi istedi.
-Banane.
-Ya, annem istedi işte. Akşam yemeği alt tarafı. Yer gidersin.
-Neden durup dururken yemeğe çağırdı ki?
-Babam bir şeyler söyleyecekmiş.
-Baban söyleyince bana da iletirsin o zaman. Gelmiyorum ben.
-Babama ne zaman "baba" diyeceksin çok merak ediyorum. Onu bırak bari annemin hatırı için gel.
-Evet, dimi, benim annem sonuçta, onun hatırı için.
-Hıı, senin annen. Onun hatırı için.
-İyi, bakarız.

Jun Se gülümseyerek kardeşinin omzunu sıvazladı ve geriye dönüp yemekhaneden çıktı. O giderken yemekhaneyi doldurmuş fangörller topluluğu elbette çığlık çığlığaydı.

Jun Woo geri dönüp masaya oturdu.

-Yemeği rahat rahat yesek mi artık?

Min Hye:

-Benim iştahım kaçtı, sınıfta görüşürüz, dedi. Kalkıp hızlı hızlı uzaklaşırken Tae Jun da peşinden fırladı.

Rae Na:

-Min Hye'ın suratı neden asıldı? Yoksa Tae Jun'un anti fanı falan mı? Min Sup:
-Ne anti fanı, Tae Jun bizim çocukluk arkadaşımız. Aynı sitede büyüdük. Kang Jun:
-Geçen yıl Tae Jun Japonca albümü için Japonya'ya gidince araları bozuldu sanırım. Tae Jun hiç konuşmuyoruz diyordu. Hye Na:
-Acayip yakınlardı, her gören sevgili sanıyordu onları. Tae Jun gitmeden önce hiç haber bile vermeden gidince Min Hye da çok sinirlendi. Kang Jun:
-Hayır yani neden sevgili sanılıyorlardı ki? Sadece arkadaşlar, arkadaş. Min Sup:
-Ya! Ne arkadaşı. Tae Jun benimle arkadaş. Min Hye'dan hoşlandığına eminim! Kang Jun:
-Canım Tae Jun erkek, kanı kaynıyordur onun. Min Sup:
-Min Hye'ın ona karşı boş olduğunu nereden çıkardın? Jun Woo:
-Kang Jun.
-Efendim?
-Sanane.
-Ne?
-Min Hye'la Tae Jun'dan diyorum, sanane?
-Yok, yani, ben, ne bileyim, merak- Jun Woo ayağa kalkıp Kang Jun'un kafasını koltuk altına alıp saçlarını karıştırmaya başladı:
-Bence kıskanıyorsun sen kıskanıyorsun. Aigoo bizim Kang Jun'umuz büyümüş de kıskanmayı öğrenmiş!

Rae Na karşısındaki absürd görüntüye dayanamayarak bir kahkaha attı. Onu Hye Na ve Min Sup takip etti, kıpkırmızı olmuş Kang Jun da bozuntuya vermeden gülmeye başladı. Mae Jin ve Jun Woo zaten çoktan kopup gitmişti. Rae Na'nın daha ikinci günden arkadaş grubu mu vardı yani? "Muhteşem bir şeymiş" diye düşündü Rae Na.

***

Min Hye hızlı hızlı yürürken Tae Jun fanlarına görünmemeye çalışarak onu takip ediyordu. En sonunda yemek molası sağolsun bomboş kalan sınıfa girdiklerinde Min Hye sinirle:

-Ya! Kendi sınıfına gitsene sen! Jun Woo'nun sınıfına nakil oldun sanıyordum. Tae Jun:
-O nereden çıktı? Tabiki senin olduğun sınıfta kalıyorum.

Min Hye cevap vermedi. Sandalyesine iyice yerleşip kafasını sırasına gömdü. Tae Jun:

-Şey.. Konuşmayacak mıyız?

Min Hye cevap vermeyince Tae Jun sırasının yanına gidip dizlerinin üzerine oturdu. Ellerini yumruk yapıp havaya kaldırdı.

-Bak, kendimi cezalandırıyorum işte, özür dilerim Min Hye, gerçekten çok özür dilerim. Biliyorum sana haber vermem lazımdı gitmeden önce.

Min Hye yine cevap vermedi.

Tae Jun ellerini indirdi ama dizlerinin üzerinden kalkmadı. Bunun yerine biraz daha öne eğilip sıraya tutundu ve Min Hye'ı ilk Shrek filminden beri çok güldüren çizmeli kedi duruşuna geçti.

-Ya, Min Hye... Biliyorum, hatalıydım, çok çok çok çok çok özür dileriiim.

Min Hye kafasını kaldırıp Tae Jun'a baktı. Ama yine de ağzını açmadı. Tae Jun:

-Bak biliyorum kızgınsın, kızmakta haklısın da, söz bir daha böyle bir şey yapmayacağım, gerçekten bak, Japonya'dayken hep seni düşündüm biliyor musun? Hatta fan meeting'de bir kızı sana benzettiğim için peşinden bile koştum.

Min Hye:

-Madem hep düşündün, ne diye bir defa bile aramadın?

Tae Jun:

-Ben.. şey.. Bana kızgınsındır diye düşündüm..
-Madem sana kızacağımı biliyorsun, niye gitmeden önce haber vermedin? Hem haber vermediysen bile en azından oradayken bir defa da olsa aramalıydın.
-Biliyorum! Ama ne bileyim.. Yüz yüze görüşelim istedim sanırım.. Bak aslında program bir yıl daha uzatılacaktı ama ben seninle görüşebilmek için çabuk bitirdim

Min Hye sinirle ayağa fırlayıp bağırmaya başladı:

-E NE DİYEYİM ALLAH RAZI OLSUN O ZAMAN!! NE DEMEK BU YA! İKİ YIL OLACAKMIŞ DA ÇABUCAK GELMİŞMİŞ. YA BİR YILDIR AKLIN NEREDEYDİ SENİN KOSKOCA BİR YIL!! BANANE YA BİR YIL DAHA KALSAYDIN ŞİMDİ BİR DE KARİYERİNİ ENGELLEYEN KIZ MI OLACAĞIM YANİ?!

Tae Jun kalkıp önünde eğildi ve:

-Min Hye, ne desen haklısın biliyorum, gerçekten, ama gerçekten çok üzgünüm özür dilerim.

Tae Jun doğrulup Min Hye'a doğru ilerledi. Min Hye:

-YAKLAŞMASANA! SİNİRLİYİM ZATEN SANDALYEMİ FALAN KAFANA GEÇİRİRİM GÖRÜRSÜN!
-Ya Min Hye, sen bu kadar sinirli değildi ne oldu birden bire?
-Bak hala birdenbire diyor ya... Ne birdenbiresi 1 YIL 1!!

Tae Jun'un fanları çoktan kapıya toplanmış heyecanla kavgayı izlemeye başlamıştı. Hepsi aynı şeyi düşünüyordu: "Nasıl olmuştu da Min Hye'ı daha önce farketmemişlerdi? Programlarda, televizyonda, konserlerde, fan meetinglerde, Tae Jun'un çocukluk arkadaşım diyerek övüp durduğu kız bu muydu yani? Burada, burunlarının dibinde miydi?"

Tae Jun Min Hye'a sarılmak için bir hamle yaptı. Min Hye tabiki izin vermedi, biraz zorlanarak da olsa Tae Jun'u ittirdi. Fanlardan biri "Oppayı ittirdi oppamı ittirdi oo oppaa!! Öldürelim şu kızı!!!!" diye gerizekalı bir şekilde çığlık atınca Tae Jun nihayet koridorda birikmiş fanları farkedebildi. Gülümseyerek onlara döndü:

-Yok canım, ne öldürmesi ya ittirme falan da yok ortada, biz şey, şakalaşıyorduk biz

Min Hye'a dönüp yalvarırcasına baktı. Min Hye:

-Tabi yok, şakalaşıyorduk alt tarafı, Tae Jun:
-Tabi, en yakın arkadaşım sonuçta değil mi? ARKADAŞ, A-R-K-A-D-A-Ş.

Fanlar tatmin olmuşa benzemese de ders zilinin çalması üzerine tıpış tıpış koridoru boşaltmak zorunda kaldılar. Tae Jun:

-Biliyorsun hep böyle peşimize takılmıyorlardı, yeni geldim ya ondandır.

Min Hye:

-Konuşma benimle.
-Barıştık sanıyordum.

Min Hye cevap vermeden geçip yerine oturdu ve ders kitaplarını çıkardı. Tae Jun da şimdilik daha fazla üstelememeye karar vererek geçip en arkadaki sıralardan birine yerleşti. 1 yıldır özel öğretmenler tarafından evde eğitim görmüştü. Okulu gerçekten çok özlediğini farketti..

****

Rae Na, Hye Na ve Min Sup'un koluna girmiş, sınıfa doğru yürürlerken gülerek eski yaşamından bahsediyordu, aslında Amerika'daki yaşantısına bakınca burası da git gide daha eğlenceli bir yer haline geliyordu.

Hemen arkalarından onları takip eden Jun Woo, Mae Jin ve Kang Jun'sa "ellerinde olmadan" kulak misafiri oluyorlardı Rae Na'nın anlattıklarına. Jun Woo:

-Rae Na Amerika'da mı doğdu? diye sordu Kang Jun'a.

Kang Jun:

-Evet, daha önce bir kere bile Kore'ye gelmedi. Aslında hiç gelmezlerdi de, annesinin ölümünden sonra bayağı dışlanmış arkadaşları tarafından, amcam öyle anlatıyordu en azından.
-Annesinin.. Annesinin ölümü mü?
-Evet, 5-6 yıl önce. Nasıl öldüğünü bilmiyorum, kaza deyip duruyorlar ama bence öyle değil. Rae Na'nın Amerika'yı bu kadar severek anlattığına bakma, orada da rahat değildi aslında. Bence Kore'yi sevmemesinin tek nedeni burada da yalnız kalmaktan korkması sanırım.
-Arkadaşları ne diye dışlamış ki?
-Ya aslında annesi ölene kadar annesinin ailesinin de yardımlarıyla oradaki özel bir okula gidiyordu, annesi öldükten sonra amcam-ki neden hiç bilmiyorum- Rae Na'yı da alıp başka bir eyalete kaçmış, orada yeni bir okula yerleştirmiş. Ama ne bileyim eskisi gibi kimseyle arkadaş olamamış işte. Babam da bir kaç yıldır ısrar edip duruyordu buraya taşınmaları için, burada biz de yanlarında oluruz diye. En sonunda ne olduysa amcam kabul etti. Gerçi bence bu kadar çabuk gelmeleri çok şüphe uyandırıyor. Neden orada hiç toparlanmadan, sadece 2-3 bavulu alıp geldiler ki? Neyse neyse. Rae Na duymasın şimdi.

Jun Woo başını sallayıp önüne baktı. Ne kadar ilginç bir yaşamı vardı bu kızın...

***

Rae Na ucuz moteldeki odalarına girip içeriye bir göz gezdirdi. Babası gelmiş miydi acaba? Çantasını çıkarıp yatağım yanına koyarken babası banyodan çıktı:

-A, geldin mi? Nasıldı bugün okul?

Rae Na gülümseyerek cevap verdi:

-İyii
-Rae Na, yarın çıkışta beni bekle tamam mı, seni ben alacağım.
-Ne?
-Akşam yemeğine davetliyiz.
-Kime?
-Eski bir arkadaşıma.
-Kim?
-Seni çok tanıştırmak istediğim birisi. Gidince görürsün kim olduğunu.
-Yaa, niye şimdi söylemiyorsun?
-Sanki adını söylesem tanıyacak mısın? Gidince görürsün işte.
-Tamam ya.. Yiyecek ne söylesek bugün? Kurt gibi acıktım!

Tae Kang gülümsedi ve çekmecenin üzerindeki kartvizitleri karıştırdı. Pizza mı söyleselerdi ki acaba?

***

-Rae Na, ya biliyorum söz vermiştim de, biraz gecikeceğim ben, sana adresi mesaj atsam, kendin gidebilir misin? 2 otobüs zaten, sonra da azıcık yürümen lazım. Bekleme şimdi beni okulda.
-Baba... Neyse ya tamam gönder sen adresi ben bulurum.

Rae Na'nın somurttuğunu gören Hye Na yanına geldi:

-Ne oldu?
-Sorma. Bugün sözde babamın bir arkadaşına yemeğe gidecektik, babamın gelip beni alması gerekiyordu. Ama işi çıkmış kendin git orada buluşalım diyor. Ya ben nereden bileyim sokakları nasıl gideyim Allah Allah..
-Adrese bir bakayım.

Rae Na babasından gelen mesajı açıp telefonu Hye Na'ya uzattı.

-Benim istikametimde. Otobüse beraber bineriz, inince gideceğin yolu da tarif ederim. Kolay zaten. Ne diye hemen somurtuyorsun ya.
-Yok canım ne somurtması. E gidelim o zaman? Min Hye'la Min Sup nerede kaldı ya..

Hye Na ve Rae Na çoktan çıkmış, bahçenin kapısında ikizleri bekliyorlardı. En sonunda okuldan çıkmış sinirle kendilerine doğru gelen Min Hye'ı gördüler, neden sinirlendiğini anlamak için arkadan gelen Tae Jun ve Min Sup'u görmeleri yetti bile. Hye Na:

-A sahi, sen Tae Jun'la nereden tanışıyorsun?
-Şey, Amerika'dayken Tae Jun'un bir konserine gitmiştim, arkadaşım büyük fanıydı. Konserden önce acayip biçimde çişim geldi, ben de korumalara çaktırmadan sahnenin arkasına geçip tuvaletleri aramaya başladım
-Konser salonunda tuvalet yok muydu ki?
-Kızım biraz mantık, kulise yakın olan tuvaleti ünlüler kullandığı için en temiz olan tuvalet de orasıdır. Neyse işte, tuvaletten çıktım dönerken beni gördü, gözleri farkedince Asyalı mısınız falan dedi. Öyle tanıştık işte. Sonra o dönmeden önce bir iki gün daha görüştük ona Amerika'yı gezdirdim falan. Gerçi Astrid fanı olmasaydı kim olduğunu bile bilmezdim.
-Vaay, çok havalısın be Rae Na.

Rae Na gülümseyerek Min Sup'la Tae Jun'a el salladı. İkisi yanlarına varınca beraber sinirli sinirli önden giden Min Hye'ı takip ederek yürümeye başladılar.

Arkadaki siyah arabada ön koltukta Han Kang Min ve Mae Jin, arkada Jun Woo ve Kang Jun oturmuş Jun Woo'nun nazını bekliyorlardı.

Jun Woo heyecanla:

-AH! ÇIKTILAR ÇIKTILAR! Hyung, bak orada, görüyor musun, 4 kız bir erkek. Onların peşinden gidelim. Mae Jin şaşkınlıkla arkasını döndü:
-Rae Na'yı mı.. Takip etmek istiyorsun? Kang Min:
-Rae Na kim?
-Şu ortadaki, Tae Jun'un dibinde. Ya Jun Woo, noluyoruz?

Jun Woo onları hiç duymamış gibi yumruklarını sıkarak:

-Ya bu çocuk neden hep Rae Na'nın dibinde? Hem nereden tanıyor ki onu? Cidden şimdi gidip dalacağım ama! Acaba Rae Na'nın evi çok mu uzak? Hiii bir de tutup eve bırakmaya kalkmasın?! Kan çıkar valla kan!

Mae Jin ve Kang Min arkalarını dönmüş şaşkın şakın bakarlarken Jun Woo'nun yanında oturan Kang Jun da gözlerini kısmış söyleniyordu:

-Min Hye'ı neden hala sinirlendiriyo acaba? Hayır kardeşim olmuyorsa zorlamayacaksın.

Kang Min yeğenine baktı:

-Ya Mae Jin, bunların derdi ne?

Mae Jin omuzlarını silkti.

-Ne bileyim.

Tae Jun hemen ileride kızlardan ayrılıp arabasına yönelince Jun Woo tekrar heyecanla:

-Ya hyuuung, takip etsene, palli pallee..

Han Kang Min:

-Sırf  merak ettiğimden yapıyorum bunu bak..

Siyah minibüs hareketlendi ve kızların peşine takıldı.

--BÖLÜM SONU--


2 yorum:

  1. Tae juuuuuuuuuuuun (goo hye soon edasıyla) amanda aman dizlerinin üstünede çökermiş kahslahdkahdlajs. Süperin süperi bir bölümdü diğer bölümü biraz balli yaz ulaaam :d FİGHTİNG!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Goo hye sun edasiyla auqhaauhsusdkqksuehah dur ben onu daha surundurucem acayip zevk aliyom bu durumdan nihahahahahadur ulan daha ne ballisi iki gundur ust uste bolum yaziyom cigerim soldu biraz cevirilerle ugrasayim biliyo onlar da senin icin ahhahdhhwhss

      Sil